Hatırlayanlar bilir, 1980 küsurlu yıllardı. Yine Şanlıurfa şiddetli yağışların etkisine girmişti ve dere yatağı daha duvarlarla yapılmamışken karakoyun yine taşmış ve dere yatağı üzerinde bulunan çok sayıda yerleşim birimini sel altında bırakmıştı.
O dönemin tek ve siyah beyaz yayın yapan yayın kanalı TRT bile haber programında o görüntülere geniş yer vermişti. Sular altında kalan evler, iş yerleri, insanlar aslında can kaybı olup olmadığını hatırlamıyorum. Fakat tüm Urfa neredeyse topyekûn o alana toplanmış ve herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor ve yardım etmeye çalışıyordu.
Bazı vatandaşlar evlerinin durumuna üzülürken birçok kadın oturmuş evlerinin haline ağlıyordu. Yürek burkan bir duruma şahit olmuştum. O dönemde aha küçük bir çocuktum ve bu şahit olduğum durum beni oldukça etkilemişti.
Ardından Belediye başkanı İbrahim Halil Çelik döneminde bu defa da karakoyun deresi üzerinde bir kanal projesi hazırlandı ve o dönemde hummalı bir çalışma başlatıldı. Karakoyun deresi üzerinde oluşturulan kanal ve bu kanalı çevreleyen duvar örüldü.
Duvarın sağlam olması için Şanlıurfa'ya has dayanıklılık özellikleri ile bilinen beyaz taş ve bazalt taşları kullanıldı. Karakoyun deresi bir daha taşmasın diye çeşitli önlemler alındı. Ve zaten o yıllardan sonra karakoyun deresinin bir çağlayan gibi taştığına şahit olmadı kimse.
Ta ki bu son yağmurlar gelene kadar. Bir an için kendimi Brezilya da muson yağmurlarının içerisinde hissettim adeta. Sabah saatlerinde karşılaştığım manzara karşısında ise yine 1980'li yıllara döndüm ve yine o manzara gözümün önünde beliriverdi.
Evet, karakoyun taşmıştı ve sular seller o yapılan kanallar aracılığıyla akıp gidiyordu. Bu bana bir çalışmanın neleri düzelttiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Artık mahalleli huzurlu, sular seller geride kaldı. Bırakın hepsi o geçmiş yıllarda kalsın ve karakoyun deresi istediği gibi aksın…