Herkese tekrardan merhaba değerli okurlarım.
Umarım kömür karası gibi geçen şu günlerde yüzünüzü birazcık güldüren gelişmeler yaşanıyordur hayatınızda.
Tabi ki bu konjonktürde yüzümüzün gülmesi çok zor.
Her gün yeni bir felaket ile uyanıyoruz.
Güzel ülkemde gün geçmiyor ki skandallar yaşansın.
Bartın’daki vahim olayı hepinizin bildiğini varsayıyorum.
40 kişinin hayatını kaybettiği bir sürü yaralının olduğu vahim patlamada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum.
Toplumsal hafızamızın artık günlük olduğu gerçeği, Bartın’daki patlamadan sonra bir kez daha canımızı yaktı.
13 Mayıs 2014 yılında Soma’da yaşanan maden faciasında 301 işçi hayatını kaybetmişti. O dönem yaşanan bu faciada ihmal var mı yok mu tartışmaları günlerce sürüp durdu. Aradan 8 yıl geçti ve yine aynı facia ile karşı karşıya kaldık. Bartın’da yaşanan bu olayda Hiç bir önlemin alınmadığı, bakım çalışmalarının ertelendiği iddiaları her yerde yazılıp çizilmeye başlandı bile. Aradan geçen 8 yılda iş kazalarının önlenmesi için dünya ülkeleri çığır açan gelişmelere imza atarken, bu konuyla ilgili yetkililerin neler yaptığını merak etmiyor değilim açıkçası.
Bartın’daki olay aslında Türkiye’nin klasik bir tablosudur.
Bunu söylememdeki neden Türkiye’de hiçbir şeyin önlemi önceden alınmaz.
Hatta bir skandal yaşanana kadar konuyla alakalı birimin çalışıp çalışmadığı dahi denetlenmez.
Akdeniz’deki yangını hepiniz hatırlıyorsunuzdur umarım.
O yangın çıkana kadar yangın söndürme uçaklarının bozuk olduğu çalışmadığı dahi bilinmiyordu.
Yangından sonra anlaşıldı her şey tabi iş işten geçmişti bir kere
Artık hayatın tüm alanlarında bir facia yaşanmadan konuyla ilgili birimin ne yaptığının denetlenmesi sizce de gerekmez mi?
Çünkü bu gerçekten çok acı veren bir durum.
Düşünsenize bir yere vergi ödüyorsunuz sizden sürekli bir şeylerin önlenmesi için para alınıyor. Ancak en ufak bir kıvılcım olayın facia boyutuna ulaşmasına yetiyor. Şimdi burada karşımıza 2 tane büyük sorun çıkıyor. Bu sorunların bir tanesi en ufak bir kıvılcımın facia boyutuna ulaşmasına yetmesi yani diğer bir deyişle ilgili birimlerin işini hakkıyla yapmaması! Eğer işinizi hakkıyla yapmayacaksanız neden para alıyorsunuz? Veya o birimin koltuklarını neden işgal ediyorsunuz? Ve biz niye sürekli para ödemek zorunda kalıyoruz. İkinci bir sorun ise yaşanan faciaların ardından kimsenin sorumluluk almaması. Ve olayın sorumluluğunu üstlenmemesi Türkiye’de yaşanan her faciadan sonra yetkililer bir takım açıklamalar yapar. Nedense daha sonra bu açıklamaların tam tersi şeylerin yaşandığı konuşulmaya başlar. Türkiye’de yaşanan hangi faciadan sonra bir yetkilinin çıkıp evet biz bu işi yapamadık yani beceremedik bize verilen sorumluluğun hakkını veremedik bundan dolayı istifa ediyorum dedi ki? Siz daha önce hiç böyle bir şey duydunuz mu? Tabii ki duyamazsınız çünkü muhtemelen yaşanan bu facia bir haftaya unutulur. Bir haftaya unutulur diyorum çünkü buna benzer faciaların 2 günde unutulduğunu biliyorum. Muhtemelen bu faciayla ilgili hiçbir gözaltı veya görevden uzaklaştırma olmayacak çünkü Bu ülke hafızasını kaybetmiş bir Alzheimer hastasına benziyor. Bugün bu olaya ağlar yarın ise hiç ders almamış gibi uyanır. Temennimiz o ki balık hafızasına dönüşen toplumumuzun bir an önce kendine gelmesidir. Devletin artık denetim mekanizmalarını daha güvenilir hale getirmesi gerekmez mi sizce de? Çünkü biz artık bir facianın yaşanmasından sonra o birimle ilgili yetkililerin denetlenmesinin bir anlamı olmadığını bir kez daha öğrenmiş olduk. Dilerim bundan sonra bir facia yaşanmadan önce o birimle ilgili yetkililerin denetlenmesi daha güzel yarınlara uyanmamız dileğiyle kendinize iyi davranın başka bir yazıda tekrardan görüşmek üzere sağlıcakla kalınız...
Güzel düşüncelerini için teşekkür ediyorum kardeşim
Yazılarını heyecan ve dikkatle takip ediyoruz sayın mehmet Nur Turaman. Daha çok sizlerin yazılarını görmek istiyoruz.
Tamamen sana katılıyorum kardeşim umarım toplumumuz üzerimdeki şu ölü toprağı atıp acı gerçeklerle yüzleşir …