2011 yılından beri çatışmalardan kaçan Suriyeli sığınmacılara kapımızı açtık, ekmeğimizi bölüştük. Tam 9 yıl oldu tahammül ettik. Çünkü vatansız kalmanın ne kadar zor olduğunu, çatışmaların arasında kalan çocukların psikolojilerini, kendinden çok çocuklarını kurtarmaya çalışan anne ve babaların feryatlarını düşündük. Vatansız kalan göçmenlere empati kurduk. İnsanlık için sesimizi çıkarmadan tahammül ettik, kardeş bildik.
En fazla sığınmacı, ülkemize sığındı, kapılarımızı sonuna kadar açarak sınırdan güvenli tarafa geçirdik. Bu göçmenlerin vatanlarında kalmaları vatansız kalmamaları için çaba gösterdik, şehit verdik. Geri adım atmamakta kararlı olduk, gözümüzü kırpmadan insanlık için güvenli bölge oluşturmaya çalıştık.
Kendilerini insanlık hakları savunucuları olarak gösteren Avrupalılara vatansız kalan insanların ne kadar zor durumda olduklarını anlatmaya çalıştık. Burada barış ortamının sağlanması gerektiğinin ifade ede ede dilimizde tüy bitti. Ölümlere, çatışmalara sessiz kaldılar. Sözde insanlık savunucuları, katliamların seyircisi oldular.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesini savunan Avrupa’dan hiçbir çaba görmedik. Sabrettik, dua ettik. İnsanlığın ölmemesi için dua ettik. Tüm bunlar olurken, Türkiye’yi insan haklarına aykırı davranmakla suçladılar. İnsanlığın savunucuları olarak gösterdiler kendilerini. Sözde savunucu olmak kolay tabi. Söylemleri somutlaştırmak zordur.
Sonunda onların insan hakları savunucuları sözlerinin somut hale gelmesi için sığınmacıların daha iyi bir yaşam gibi hayallerine engel olmama kararı verdik. Bunun üzerine sığınmacılar soluğu Yunanistan sınırında aldı. Ancak Avrupa’nın iki yüzlülüğü, sözünü tutmaması bir kez daha somut olarak görüldü.
Vatansız kalan, çatışmalardan kaçan ve ülkelerine sığınan göçmenlere yapılan müdahale insanlık dışı hareket oldu. Şimdiye kadar insanlık haklarını savunduklarını ve Türkiye’nin bu haklara aykırı hareket etiğiyle suçlayan Avrupa, kendilerine sığınan göçmenleri insan olarak bile görmediler.
Yunanistan güvenlik güçleri çoluk çocuk, yaşlı, kadın, engelli demeden gaz bombası sıktı. Henüz hayatın acımasızlığını anlamayacak kadar küçük olan çocukların gaz bombaları arasında kalmaları yürekleri sızlatırken, Yunanistan’ın insanlık haklarını savunmaktan ne kadar uzak olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
Bütün bu yaşanılanlara baktığımızda hiçbir milletin Türkiye kadar tahammülü olmadığını net bir şekilde bir kez daha gördük.