Çoğu insan tarafından 4. Kuvvet olarak tanımlanan medya sektörünün içerisinde olmak istemektedir. Özellikle de Şanlıurfa şehrinde.
Medyatik kişilik olmak, göz önünde olmak, ilgi çekmek, kameraları, ışıkları sevmek, ekran önünde olmak, haber sunmak, habere gitmek, haber oluşturmak, vurucu yazılar yazmak, kaliteli fotoğraflar çekmek vesaire.
Birçok neden sayabilirim medya sektörüne olan ilgiyle alakalı. Ama ben Ali Şeriati'nin o meşhur sözü ile hareket ediyorum yani "sizi rahatsız etmeye geldim." Şeriati bu sözü din için dine karışmış her türlü hurafeyle mücadele etmek için söylemişti, ben işe Şanlıurfa özelinde medya sektörü için söylüyorum.
Üzgünüm ama medya sektörü öyle dışarıdan göründüğü gibi imrenilecek, içinde olmanızı isteyecek kadar parlak bir alan değildir.
Bazı medya patronlarının cahilliği altında, egoları altında, üç kuruşa sabahtan akşama kadar koşturmak, ter dökmek demektir.
Medya sektörü, doğru dürüst bırakın yazmayı, konuşmayı beceremeyen, sırf para gani olduğu için bir basın kurumu açmış, bir yerlere göz dikmiş sırtı pek adamların altında ezilmektir.
Her türlü işi yaptırıp, elemanının yetkin vasıflarını körelten, kendini geliştirmesine fırsat dahi vermeden üç kuruş maaşa her dilediğini yaptırabileceklerini düşündükleri iğrenç bir alandır.
Medya sektörü, birileri çıkıp ne yaptın da o parayı hak ettin, ne kattın da zam istiyorsun dediklerinde sırf onların seviyelerine inmemek için dişlerini sıkmaktır.
İnsanca bir yaşam, insanca bir iş, bir maaş ile paraleldir. Unutmayın; biz onlara değil onlar bize muhtaçtır. Onlar koltuklarında otururken habere koşan biz, haber yazan biz, tepkileri göğüsleyen yine biziz. Susmayın, hakkınızı arayın. Yoksa acınacak bir şekilde bu hayatta hiçbir iz bırakamadan ölüp gidersiniz.