Bir kentte hangi konuda olursa olsun, bir çalışma yapılacaksa o konuya hakim olan kişilerle çalışılmalı. Dost, akraba, hatır değil, memleket menfaati ön plana çıkmalı. İşine hakim olmayan, görevini yapmayan birileri varsa gözyaşına bile bakmadan görevine son verilmeli.
Bu durum planlamanın ilk maddesinde yer alırsa, zaten kentte sorun diye bir şey kalmaz. Ancak şimdi baktığımız zaman Şanlıurfa'nın sorunlarının neden bitmediğini, her geçen gün arttığını daha iyi anlıyoruz.
Kurumların birçoğunda işine hakim olmayan görevliler, önüne gelen projeleri detayına inip araştırmadan, nasıl bir sonuca yol açacağını düşünmeden imzalıyor. Sonuç zaten sorunları doğuran projeler olarak kalıyor.
Şanlıurfa'da birçok sorunun çözüme kavuşturulması için oluşturulan projelerin nasıl etkisiz hale geldiği, maliyetin nasıl boşa harcandığı herkesçe bilinir. Ama bunlardan ders almak yerine aynı hatalarla çalışmalar yapılmaya devam ediyor.
Bir kamu kurumu kocaman bir bina yapıyor, bu binanın hizmet vermek amacıyla yapıldığını belirtiyor. Daha sonra o kadar harcanan maliyet hiç sayılıyor ve yeniden bina arayışına giriyor. Maliyetin nasıl boşa harcandığının en önemli örneklerinden birinin de trambüs projesi olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü milyonlar harcanan trambüsün projesi değiştiriliyor, kısaltılıyor, otobüslerle aynı boyuta getiriliyor. Madem otobüslerle aynı boyuta getiriliyor, o halde neden bu kadar direk dikildi, bu kadar tel çekildi diye sorduğumuzda verilen yanıt bizi daha fazla derinden sarsıyor. Çünkü bunlara aslında hiç gerek olmadığı söyleniyor. Daha ne diyebilirsiniz ki!
Olması zorunlu olmayan direklere, tellere onlarca milyon lira harcandı. Madem buna gerek yoktu, buna harcanan milyonlar da çöpe atılmış oldu. Peki bunun hesabını kim verecek; bu zararı kim karşılayacak?
Diyorum ya plansız çalışmalardan ders alınmıyor, aynı hatalar devam ediyor. Şanlıurfa'da yeşil alan, tarımsal üretim durumunu bir kez daha anlatmaya gerek yok. Çünkü artık yeşil alan bakımından fakir bir kent olduğumuzu, tarımsal üretimde gerekli verimi alamadığımız herkesçe biliniyor.
11 Kasım günü fidan dikme günü olarak belirlenmiş ve Şanlıurfa'da dikilecek olan ağaçlar gelir sağlayan, üretimde pay sahibi olan ağaçların dikilmesi önerilmişti. Bugün boş kalan kıraç arazilerimize zeytin, fıstık gibi ağaçların dikilmesi hem yeşil alanı zenginleştirecek, hem de fıstık ve zeytin üreterek üretimde payımızı artırmış olacağız. Bu sadece iki ürünle sınırlı kalmamalı, diğer ürünler de yetiştirilebilir.
Tarımsal üretimde ne kadar bilinçsizce davranıldığını TİGEM'deki verimli tarım arazilerine çam ağaçlarının dikilmesiyle gördük. Tabloya bakar mısınız! Buğday, pamuk ekilebilecek, meyve ağaçlarının dikilebileceği alanda çam ağacı dikiliyor. Çam ağacı sadece yeşil olarak fayda sağlıyor, bunun dışında hiçbir getirisi yok. Oraya çam ağacı dikilerek yıllık tonlarca ürünün üretimi engellenmiş oldu. Bazı ülkelerde üretim yapılmak üzere 1 metrekare alan için neleri harcamıyorlar ki! Bizde geniş araziler var ama kullanmasını bilmiyoruz.
Söz konusu bölge madem ağaçlandırılacaktı, o halde getirisi olan ağaçların dikilmesi gerekirdi. Meyve, zeytin, fıstık ağaçları dikilseydi, her yıl yetiştirilen ürünlerin kazancı kamu kurumlarına dağıtılsaydı, bir ek gelir kapısı olsaydı memlekete daha yararlı olurdu. Ne yazık ki plansız projeler devam ettikçe ne sorunlar biter ne de kazancımız artar!