Merhaba saygıdeğer okurum, bir hafta on gün aradan sonra tekrar, sizinle beraber olmanın sevincini yaşarken, bu yaşadığım kısa serüvende, aklımda yer etmiş, bir düşünceyi sizinle paylaşmak istedim.
İnsanlar, yaşadıklarıyla bir algı bir düşünce dünyasına dalar.
Kimi insan hayatlarında zorluk görür, kimileri ise bolluk bereket içinde büyür de, o bolluk ve bereketin kıymetini bilmez.
Zorluklar insanları keskinleten keski gibidir, pençeleşmenin, kanatlanmanın adıdır zorluk.
İnsan ailesinden kopunca, zorluklar başlar, artık kendi öz benliğini yaşar, çevresiyle olan iletişimi, tavrı, hep kendini yansıtır.
Zorluklar insanları tecrübeli yapar, insan zorluklar karşısında tek parça durmayı iyi bilir.
Hayat bize zorluklarla nasıl yaşamamız gerektiğini öğretir, bunu öğretirken hep bir bedel ödetir.
Zorluk önemli bir argümandır, bizi biz yapan değerlerin oturmasına neden olur.
Güzel günler yaşamak isteyen insanlar, mutlulukların tepeden gelme olmadığını bilmeleri gerekir.
Mutluluk hak edilir, hak edilmeyen mutluluk yavan kalır, tatsızdır.
Bedel ödenmeden kazanılan her şey bayattır, tatsızdır, hayat öyle bir şeydir ki, bedelsiz hiçbir yolunda gitmeyeceğini söyler bize hem biz gelişiriz hem yaşantımız iyileşir.
İlk baharı beklerken, kışın çetin geçeceğini de unutmamamız gerekir. Sadece baharın getireceği bolluk bereketi düşünüp, sıkıntıları yok sayarsak, o zaman bahara bile yetişemeyiz, çünkü o güç ve kudret bizde yoktur, kalmamıştır, çünkü zorluklara hazırlıklı değilizdir.
İnsanoğlu ne kadar çok zorluk görürse, bakışları da derinleşir, bir mana alır. Herkesin güldüğüne gülmez, üzüldüğüne üzülmez. Artık o eski o değildir, pişirmiştir hayat onu köküne kadar.
Evet, sevgili okurum, bugün ki yazım bu şekilde oluştu umarım hayata dair bir nükte de olsa, bir şeyler verebilmişimdir sizlere, kendinize iyi bakın Allaha emanet olun.