Çocuğun kişiliğinin gelişmesinde eğitim ve öğretimin tamamlanmasında okulun ve öğretmenin önemi büyüktür. Çocuk, anaokulundan başlayarak yükseköğrenimin sonuna kadar uzun yıllarını, okul sıralarında geçirmektedir.
Bu uzun dönem çocuğun karakter ve davranışlarında güçlü bir biçimde olumlu etkiler. Bu konuda başöğretmen Atatürk’te eğitim hakkında şu veciz sözü söylemiştir: “eğitimdir ki; bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da eğitimsizlik milleti esaret ve sefalete terk eder.”
Geleceğimizi şekillendirecek çocuklarımıza eğitim ve öğretimde azami yarar sağlayabilmemiz için öncelikle okullarımızı mümkün olan en yüksek seviyede okullarımızı çoğaltmamız gerekir. Okul öğrenci ilişkilerini daha iyi tanıyabilmek için, okulun temelini oluşturan öğretmen ve öğrenci ilişkilerine değinmek yerinde olacaktır. Çünkü öğrencinin okulla ilişkilerinin başlamasında ilk gördüğü ve karşılaştığı kişi öğretmendir. Öğretmen çocuk için bilgi kaynağıdır; Çocuğun rehberidir. Bu itibarla ilk öğretmen çocuk için her şeydir. Çocuk okula başladığı andan itibaren aile çevresi dışında yeni bir ortama girmiştir. Henüz öğretmenini ve arkadaşlarını tanımamaktadır. Öğretmen ve arkadaşlarının hakkında belirsiz duygular o küçük yavrunun zihninde bir takım karışık şüpheler meydana getirir.
Bu şüpheler bazı çocukların başlangıçta okula uyum sağlamalarında zorluklar meydana getirir.
Öğretmen, çocuğun kendisi ve arkadaşları hakkındaki olumsuz duygularını ortadan kaldırmak için özellikle aile yuvasındaki şefkat ve hoşgörü ortamını arattırmamalıdır. Hatta çocuğa karşı anne ve babasından daha çok yakınlık gösterdiğini davranışlarıyla hissettirmelidir.
Öğrencilerin okulda başarılı olmaları için veliler, öğretmenler ve okul yönetimi ile sıkı bir iletişim ve işbirliği içinde olmalıdırlar.