Adamın birisi bir gün sihirli bir lamba bulur. Lambayı okşayınca içerisinden kocaman bir cin çıkar ve adama sadece bir dilek hakkı olduğunu ve başka dilek hakkının olmadığını söyler. Adamın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve cinden keyfi olarak Hakkari'den İspanyaya kadar bir yol yapmasını ister.
Cin düşünmeye başlar, o kadar demir o kadar çimento asfalt yorucu bir dilek ve adama dönüp derki, başka bir dilek dile bu kadar yorucu bir dilek senin ne işine yarayacak? Adam da bu kez cinden başka bir dilekte bulunur ve bana kadınları nasıl anlarım bunu öğret der. Bu kez cin adama şöyle bir soru sorar, Hakkari'den İspanya'ya kadar istediğin yol kaç şeritli olsun?
Evet, bu tirajı komik kıssadan hisse aslında bir nevi doğruları da gün yüzüne çıkartıyor. Kadınları anlamak çok zor. Annelerimiz çocuklarımızın anneleri ve cennetin ayaklarının altında olduğu değerli melek kadar muhteşem insanlar.
Fakat ne yazık ki, kadınlar bana kızmasınlar kadınlar istedikleri olduğu zaman daha imkansızı istemeye başlıyorlar. Bir çok kadın devletin kendisine sağladığı imkanlar ile kocasını boşayarak keyifli bir hayat süreceğini ve devletin her halükarda kendisini sahiplenerek bakacağı inancını taşıyor ve ne yazık ki bu düşüncesinde de haklı çıkıyor.
Aslında ben kadınlar ve erkekler diye ayırmıyorum sadece verilen hakların sınırlı olması gerektiği inancını taşıyorum. Yeri geldiği zaman kadınlar ve erkekler arasında nasıl cinsiyet ayrımcılığı yapılır diye nara koparanlar çoğu kez kadınların yanında hareketlerinize ve tavrınıza dikkat edin sonuçta o bir kadın gibi sıradan bir yaklaşımda bulunurlar.
Adli şartlarda kadının beyanı esas alınıyor. Ama kadının yalan söyleyip söylemediği yargısı aynı anda yapılmıyor. Oysaki sadece erkekler arasında değil, kadınlar arasında da insanı ipe götürebilecek yalanlar çıkabiliyor. Özellikle ben DNA testini ortaya çıkartan bilim insanlarına sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Aksi halde öyle beyanlar ortaya atılırdı ki, yenilir yutulur cinsten değil, neyse ki gen mühendisliği bu sorunu ortadan kaldırdı.
Hani derler ya şeyh uçmaz mürit uçurur diye, yine bu deyim ile birlikte kısadan hisse anlatmak istedim adamın birisi bir köyün yakınından geçerken, köylülerin toplu halde bir yere gittiğini görür ve hemen sorar hayırdır nereye böyle toplu halde? Diye sorunca köylülerde kaç gündür yağmur duasına çıkıyoruz.
Fakat bir türlü yağmur yağmadı, bu duamıza giderken sende katılmak ister misin? Belki senin duan kabul olur ve yağmur yağar. Diyince adamda zaten neşe ve keyif peşinde tamam der ve ahaliye katılır. Dua tamamlandıktan sonra tesadüf bu ya şakır şakır yağmur yağmaya başlar. Bu defa köylüler adamın etrafında toplanarak, sen ermişsin sen şeyhsin sen harikasın diye adamı poh poh lamaya başlayınca, adamda bu kez, hele açılın açılın biraz da kar yağdırayım der. Yani dediğim gibi şeyh uçmaz mürit uçurur.
Kadınların birçoğu da uçmak için zaten zemin arıyor. Elbette ki dediğim gibi onlar birer melek gibidirler. Onlar yüce Allah'ın insanları çoğaltmak için verdiği canı dünyaya getiren birer anadırlar. Fakat ne acı ki son zamanlarda kadınlar analığı bırakmış babalık konusunda yarışmaya başlamış durumdalar.