Hilvanlı alim ve kanaat önderi Şeyh Celal’a misafir olmuştum…
Mütevazı eski köy odasında misafirlerini ağırlıyor ve hepsi ile büyük küçük demeden yakından ilgileniyordu. Ben ilk defa yanına gitmiştim.
Tabi ben koskoca şeyh diye havalı, odanın baş köşesinde oturan ve herkese el öptüren birini bekliyorken çok farklı biriyle karşılaşmıştım…
Odanın en alt tarafında oturmuş gelen bütün misafirlerini üst tarafa tâbi baş köşeye oturuyordu…
Alışılmışın dışında olan bu durum ve şeyh karşısında oldukça şaşkındım ve itiraf edeyim ki bunu gizleyemiyordum…
Hala bunun şaşkınlığı içerisinde iken şeyh Celal gözlerini bana dikti ve baktı…
‘Sen Kimin oğlusun, seni ilk defa görüyorum’ diye sordu…
Ben de ‘Mehmet Emin Ray’ diye cevap verince…
Tekrardan ‘Hesené Xelîlké’nin oğlu olan Mehmet Emin Ray mı?’ diyerek sordu.
‘Evet’ dedim, bekledim…
Biraz bekledikten sonra ‘deden iyi bir adamdı. Fitne, fesatlık nedir bilmezdi. Her zaman iyiden ve güzellikten yanaydı. Ama baban onu da geçti. Baban da aynı şekilde onun izinden gitti. Sözü her yerde birdi. Kötünün yanında durmaz bana onun hakkında hep güzel şeyler geliyor…. Demek ki herkes mayası kadarmış’ dedi.
Evet şeyh Celal, ailem hakkında böyle güzel methiyeler dizince tabiki ben de orada gururlandım. Ailemin dededen babaya ve oğula kadar çizgisini özetlemiş ve ‘böyle devam edin’ demişti.
Çok şükür dedemiz ve babamız kadar olmazsak da biz de bu çizgiyi hiç bozmadık ve bozmayacağız…
İyiden güzellikten ve düşkünden yana olduk olmaya da devam edeceğiz…
Mayamızda kaypaklık, fitne, fesatlık, iki yüzlülük, yalan yok… Başkasının karşısında eğilip, ezilip ve büzülecek bir omurgamız da yok…
Ailemiz tarafından bize öğretilen ve bizden beklenen her zaman DİK durmak oldu…
Bu yüzden biz, BİZ olduk…
Sevgi ve saygı ile kalın…