Güven hayatta en çok ihtiyacımız olan bir davranış şeklidir. Bir insana güvenmeye ihtiyaca duyduğumuz kadar insanlarında güvenini kazanmak da bir ihtiyaçtır neden diye soracak olacaksanız birilerini güveni kazanmak insanı son derece onur verici bir histir.
Peki, bunları nasıl başarabiliriz bir insanın yâda insanların güvenini kazanmak için fazla uğraşlarda bulunmak yâda başka yolara başvurmaya gerek yoktur. Bunu başarmanın en doğru en kısa yolu ve en kolay yolu dürüstlükten geçer.
Çoğu kes güven kavramını tanımlamak istersek kavramın karmaşıklığı ortaya çıkmaya başlar. Güven duygusu kelimelere dökülmesi zor, elle tutulmaz, gözle görülmez soyut bir kavramdır. Ancak bu duygunun yokluğu ve varlığı kendisini hayatın her anında hissettirir. Neden birine güveniriz de, bir başkasına güvenmeyiz? Güvendiğimiz bir insana karşı davranışımızla, güvenmediğimiz bir insana olan davranışımız neden farklılık gösterir.
Güven ortamını oluşturacak insanları bir “tohum” gibi, güven ortamının oluşacağı kurum kültürünü de bir “toprak” gibi düşünmek gerekir. Güven duygusunun yaşanabilmesi hem bireysel özelliklere, hem de o ortamda ki ilişkilerin kalitesine bağlıdır. Güven duygusunu yeterince açıklıkta tanımlayamasak da insan ilişkilerinin temelini bu duygu oluşturur. Güven duygusunun olmadığı hiç bir ilişki yürümez. Güven duygusu olmaksızın ne sipariş verilebilir, ne hizmet anlaşması yapılabilir, ne dostluk kurulabilir, ne de kadın erkek beraberliği sürdürülebilir.
Güven duygusunun varlığı ile dostlukları, evlilik ilişkilerini, ortaklıkları ve iş anlaşmalarını başlatmak mümkün olur. Kısacası güven duygusu iş hayatında, sosyal hayatta ve özel hayattaki her türlü ilişkinin temelindeki harçtır. Başka insanlara duyulacak olan güven duygusunun temelinde kendine güven yatar. Kendine güvenmeyen insan başkalarına güvenemez. Kendi güvenilir olmayan insan da başkalarına güvenemez. Yani demem o ki önce kendinize güvenin daha sonra kendinize beslediğiniz güveni karşınızdakilerle büyütüp çoğaltın.