31 Marttan beri ülke olarak İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri konusunda hop oturup hop kalktık. Birçok programda her iki tarafta elindeki kozları ortaya koydu. Hatta adaylar TV programında bir araya gelerek yapacakları projeler konusunda bile kendilerini anlatmaya çalıştılar.
Derken seçim zamanı geldi çattı.
Halk önceden kararını vermişti. Büyük bir heyecanla seçim sandığına giden insanlar vatandaşlık görevlerini yerine getirerek özgür iradeleri ile oylarını kullandılar. Sandıklar açıldı ve Ekrem İmammoğlu İstanbul'un yeni sefiri oldu.
Her şey çok güzel olacak sloganı ile başlayan bu sürecin sonucunda ipi göğüsleyen İmamoğlu ve karşısında bulunan Binali Yıldırım ise rakibine yeni payesinde başarılar dileyerek seçim yenilgisini kaybettiğini kabullendi.
Elbette ki sevinen ve üzülen vatandaşlar vardı. Çünkü vatandaşlar seçimlerini yapmış ve artık İstanbul'un başına Ekrem İmamoğlu'nu atamıştı. Üzülen vatandaşların ise tek tesellileri hükümet kanadının halen istedikleri ellerde bulunmasıydı.
Evet, acısıyla tatlısıyla bir seçim geride kaldı. Hayatın bundan sonraki geri kalan kısmı devam ediyor. İnsanlar artık normal yaşamlarına devam ediyor. Her şey normale döndü. Demokrasi savaşı kaldığı yerden devam ediyor.
Artık bu seçim haberlerini geride bırakarak ülkenin geleceği ve ülkenin refah düzeyinin kalkınması konusunda millet olarak hummalı bir çalışmanın içerisine girmemiz gerektiğini düşünüyorum. Artık önümüze bakma zamanı.