Deneme sınavı 15 dakikadır geçiyordu, mümtaz yine serkeş bir şekilde geç gelmiş, hemen sınava gireyim de optiği gelişi güzel doldurayım, en fazla yarım saate çıkmanın hesabını yapıyordu.
Tam sınıfa girecekken, aklına kaleminin olmadığı geldi, hemen öğretmeninin yanına vardı ve sınavı tükenmez kalemle yapabilir miyim diye sordu, öğretmeni de artık, mümtazın işgüzarlığından bıkmış ne yapıyorsan yap der gibi bir tavır takınıyordu, kendince haklı olarak.
Mümtaz ailesinin ne zorluklarla ödediği dershane ve kolej parasını düşünmüyor, bir hapishane kaçkını gibi, kaçmanın kurtulmanın yollarını arıyordu.
Deneme sonuçları açıklanınca, zaten sonlarda olan mümtaz, arkadaşlarına da sulu şakalarını da yapmadan geçemiyordu; bende sondan birinciyim ne haber gibi, kendini yerlere vuran, bir profil çiziyordu, zihinlerde.
Artık sınav gelip çatmıştı ve hakkıyla layıkıyla çalışan öğrencilere kısmet, çalışmayan öğrenciler için ise kader yazgısı kazanan sınavlar olup bitmişti.
Mümtaz gibiler sonunda pişmanlığı yaşayacaktı gerek aile çevresinde gerekse hayatın içinde, bir şeylere yetişememenin, halk deyimiyle (bir kazana kulp) olamamanın verdiği psikolojik baskı, onu toplum içinde ötekileşmeye ve hatta, farklı arkadaş gruplarına kanalize olma durumuna getirecekti.
Zaten yeni arkadaş gurubu ise kendisi gibi serkeş yaşayan, hiçbir sorumluluğu kabul etmeyen, aileyi, sömüren tipler olarak karşımıza çıkıyor.
Bu yazım sınava girecek adaylara kısa öykü niteliğinde bir uyarımdır, lütfen davranışlarınızın sizi nereye götüreceğini iyi düşünerek hareket edin diyor, kendinize bu son sınav günlerinde, sizleri çabalamaya, ders çalışmaya davet ediyorum, sınavda da başılar diliyorum.