İnsanoğlu sabahları gözünü açtığı andan itibaren başlayan serüven, gece olup gözlerini kapatıncaya kadar süren hayat koşuşturması… Her gün iyi kötü bir şekilde bitiyor; Kimi günler huzurla kimi günler ise hüzün ile. Peki, hayat akıp giderken kendimize ne kadar özen gösteriyoruz? İnsanlara yetişmeye, yetinmeye çalışırken aslında kendimize zaman ayıramadığımızı geç kaldığımızı ne zaman fark edeceğiz?
Hiç düşündünüz mü; size değer vermeyen, hayat enerjinizi çeken insanlar, yıpranmış duygular neden sizin başınıza geliyor? Hayat böyle deyip kabulleniyor musunuz yoksa dünya kötü deyip suçu başkalarına mı atıyorsunuz? Suçlamaları dışarıda aramak yerine bazen kendi içimize yönelmemiz gerekir. Şöyle ki; başımıza gelen olayların çoğundan biz sorumluyuz. Çünkü hayat koşuşturması içinde kendimizi sevmeyi, saymayı unutuyoruz.
Kişinin kendisine olan sevgisi öz sevgidir. Hayatımızı daha mutlu hale getirebilmek ve sürdürebilmek için öz sevgi gereklidir. Başarılarımızın arkasında öz güvenle durabilmemizi sağlayan da, başarısızlıklarımızda bizi şefkatle kucaklayan da öz sevgidir. Öz sevgisi ve öz güveni tam olan insanlar hayata karşı daha güçlü durur. Öz sevgimiz düşük olduğunda etrafımızdaki olumsuz olaylardan daha çok etkilenir, yıpranır insanlara karşı daha savunmasız olur ve kendimizi karşı sürekli olarak eleştirici oluruz. Kendimize hak ettiğimiz değeri ve ilgiyi vermezsek başka insanlardan bu boşluğu doldurmasını bekleriz. Bu da bizi hayal kırıklıklarına daha açık hale getirir.
Daha mutlu, huzurlu, sağlıklı bir hayat için kendimizi sevmeyi öğrenmeli ve öz sevgimizi geliştirmeliyiz.
Kendimi sevmeliyim deyip bir anda hayatınızı değiştiremezsiniz. Nasıl bir insanı sevmek zaman alıyorsa kendinizi sevmek de zaman alacaktır. Süreci kabullenip kendinizi sevmeyi öğrenmeliyiz...
Mutlu olmanın bir başka yolu da spor yaparak dinç olmakla mümkündür....