Bazen Hayat, sevdiklerinizi ve Dostlarınızı korumak için sizi bir adım geriye itebilir. Belki de kahrınızdan, içiniz içinize sığmaz, susmak!
Yüreğinde fırtınalar kopar, ama sen sakince gülümsersin Hayata.
İnsanları ikiye ayırıyorum. Birincisi toplum için her şeyi feda edenler, ikincisi yan gelip yatıp keyfine bakanlar!
Bizimkisi hangisi diye sorgulamıyorum…
Çünkü Arkamızda filler ordusu görünse de, Padişahların kapısında hep yalnız kalmışız!
Belki de biz yalnızlığın, yalnızların feryadıyız.
Bağırmak Boşuna…
Biz Musa’yız, Asayla Denizleri yarıp insanlığı kurtaran (!)
İyi adam rolüne bürünmüş, Firavunlarla savaşmak, sanki Ben Musa’yım dercesine asayı denize vurup, Tanrının Mucizesini bekleyen zavallı…
Adına İmtihan diyenler, sınavdan hep yüz alanlar aslında…
Çünkü; Onların zirvesi, onların başarısı, gariplere Şükretmeyi öğretmek, bir tas çorbaya kanaat ettirmek.
İnsan Oturup sorgulamalı hayatı, yaşamı, insanları, insanlığı…
Ben neyim? Nasıl olmalıyım? Yada ne olacağım?
İşte işin sırrıda burada gizli…
Bu soruların yanıtını bulan olmamış….
Kimi Divane olmuş, Kimi göklerde uçmuş, Kimi de o yolda kendini avutuyor.
İnsan yaşamı boyunca aslında Kocaman bir hiç!
Tıpkı ben Bir “Hiçim” diyen Mevlana’yı “HİÇ” anlayamamışız…
Yada… Kendi çıkarlarımız doğrultusunda anlamışız…