Realistik bir durumun analitik tahlili:
Axalık - Krallık-Reislik-Başkanlık... Bildiğiniz gibi her bir makam, mevkide oturanlarının iyisi kötüsü, eğrisi doğrusu, faydalısı zararlısı, helalzade'si ve haramzadesi vardır.
Mesela; Kürtlerde "axalık" halen reel olarak önemli bir mevki ve bir başkanlık, liderlik makamıdır. O makamda oturan: Feodal yapılanmanın direksiyon hakimiyetini kullanandır.
Bu hakimiyet, ekseriyetle babadan oğula olsada, oğullar arasında; adalet, (bazen zulüm,) namusluluk, sevgi, cesaret, cümertlik, fedakarlık ve vefadar... olmak gibi özellikleri taşıyanın etrafında toplanan malbat, aşiret ve marabaların maddi ve manevi oluşturdukları halkanın zahiri desteklemeleri ile meydana gelir.
Filolojik olarak, sözcük karşılığı "Ağa": Axabar-axadar-axabeg, axawar Hatta Arapçadaki exi-axi/uxti dahi Kürtçede ki axamın (toprağımdan toprakdaşım) kökenindendir.
Türkçesi toprak sorumlusu, toprak sahibi, toprak beyi, toprak yurtlu-vatanlı kişi sözcüğünün kullanım kolaylığındaki kısaltılmış hali ax'a; kürtçede toprak (toprak sahibi) demektir.
Sosyolojik olarak ıstılah karşılığı:
Geniş arazili toprakları, köyleri olan, önemli makam ve mevkilerde sözü geçerli olan, ciddi manada nüfus ve nüfuzu olan, ileri gelen, ata-erkil ailede geniş ailenin sorumluluğunu üstlenen... manalarında kullanılır.
"Ağa"lık Osmanlıda resmi bir rütbe olarak da kullanılmış.
Bütün bunların içerisinde; her bir bireyde veya sorumluluk üstlenen reislerde olduğu gibi, bir kısım ağalardan bildiğimiz ve tanıdığımız kadarıyla az veya çok iyileri kötüleri vardır. Aydınları, gericilerine rastlanır. Kıssaca özetlersek: şahsiyetli, onurlu, kişilikli adil olan alimleri bulunduğu gibi, şahsiyetsiz, onursuz, kişiliksiz, cahil olan sömürgeci, katil...zalimleri de bulunur.
"Her şeyin iyisi iyi, kötüsü kötüdür" genel kaidesi burada yine kaçınılmaz bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Ağaların iyileri dar manada kendi hakimiyet bölgelerinde devlet reislerinin iyileri gibidirler.
Kötüleri de yine dar manada zalim ve katil olan devlet başkanları misalidirler. Yani devlet başkanları da adil ve alimi, yada zalim ve katili olarak; dar bölgedeki ağalığın geniş dairedeki daha umumi, devletçe, ülke genelinde tatbikatçılarıdırlar.
Nihayet geçmişte ve günümüzde bile hala bir çok imparatorluk, devlet ve hükümetler bu temel espri üzere yükselerek, birer aygıt olarak, organizeli bir biçimde meydana gelmişlerdir.
Ama ne acıdır ki gerek dar manada aşiret olarak insanları yöneten ağalar ve gerekse geniş alemde ulusal anlamda hükümran olan devletler ve imparatorluk ve benzerleri ve hatta maalesef din-iman adına hareket ettiğini iddia eden bir kısım bağı ve canilerden insanlara hükümranlık edenlerin çoğu, akl-ı selim ve ilahi adaletten yoksun, şeytani ve nefsani his, heves, kibir, nefret, buğz ve zulüm üzere meydana getirilen kavga ve savaşlarla hakimiyetlerini devam ettirilmektedirler.
Zulmün esas alındığı aşiretlerde veya devlet ve imparatorluklarda: Asla nazlumiyet bitmez. Terör sona ermez. İnsanlar mutlu ve müreffeh olan huzurlu bir hayata kavuşamaz. Çünkü kavga ve savaş zalimlerin birinci öncelikli tercihleridir. Oysa barış adil olan alim ve fazıl, merhametli ve cesur idarecilerin birinci, ikinci ve üçüncü öncelikli tercihleridir. Diğer tüm tercihler üçüncüden sonra mahiyetine göre sıralanır.
Bizden selam olsun mazlumların hak ve hürriyetlerini bi-hakkin tanıyan ve adaletle hüküm eden erdemli ve faziletli barışçıl merhametli olan alim yöneticilere...