Dünyada herhangi bir ülkenin her köşesini, her gün biraz daha savaş meydanına çevirmek, akla isyan, hakka inat, halka ziyan bir durumdur! Maalesef İslam Coğrafyasının ekser durumu bu gün bu minval üzeredir!
Savaş ekonomisi her gün biraz daha ekolojik dengeyi bozar, sosyal barışı dinamitler, birlik ve beraberliği yıkar, kan, gözyaşı ve acıları daha geniş kitlelere yayarak zulmün şiddetini artırarak adeta normalleştirir.
Barış hareketi, her halükarda ekolojik dengeyi onarır, sosyal barışı sağlar, birlik ve beraberliği güçlendirir, kan, gözyaşı ve acıları dindirir ve zulmün sona ermesini sağlar.
Evet, şimdi sormak zamanı: Âmâ’sız, belki’siz, şey'siz, keşke’siz... bir biçimde; haktan, adaletten, evrensel ilahi hukukun normlarına göre yaşamaktan, bilimsel becerileri geliştirmekten, kalıcı bir adil barış ve müreffeh bir biçimde yaşamaktan yana olmaya aday mıyız?
Evet, bazı insanların dünyevi bir hizmet veya makam ve mevki adına, siyasi partiler listesinde aday olmaya gayret ederken, gelin biz geri kalan çoğunluk birer barış neferleri ve hatta elçileri olarak ülkemizi ve insanlığı yeniden bir Peygamberi saadet, Ömer’i adalet ve Selahaddin’i fetihle, Bediüzzaman’i davete aday olalım.
Asla hiç kimsenin onayına gerek olmadan, kimseciklere tabasbus alçaklığında bulunmadan, kimselere hibe hilesiyle rüşvet almadan-vermeden, daha önce ruhlar âleminde Rabbimize verdiğimiz “kalu bela” misak üzere, hakkı hâkim kılmaya aday olabiliriz.
Hakkı hak bilip hakim kılmaya çalışan ve batılı batıl bilip karşı cihada kuşanan; mücahit, gerilla, peşmerge, kahraman, asker, lejker, yiğit, adı hangi dilde, hangi coğrafyada her ne olursa olsun hak için mücadele eden her kim varsa .…buyurun hakkı hakim kılmaya aday olalım. Selam ve dua ile…