Adalete sırt çevirenin; zulmü kucaklaması veya zulmün kucağına düşmesi an meselesidir. Derhal Kur'an ve sünnete dönmesi gerekir!
Milletlerin birliği, ülkelerin bütünlüğü, yaşam hakkının tüm halklarda, bütün haklardan öncül üstünlüğü, adaletin uygulanması ile sağlanır.
Adil olan ilahi, fıtri ve medeni tüm hukuk sistemlerinde suçlar şahsidir. İşlenmemiş herhangi bir suçla cezalandırılmaktan daha büyük bir zulüm tanımlanmış değil!
İmam'ın yanlışı için camiyi, birkaç asker veya komutanın yanlışı için kışlayı, sporda hakem için sahayı, hakim veya savcının hatası için mahkemeyi... cezalandırmak, kapatmak elbette adil ve akıllıca bir iş olmaz?
Alfabeyi yasaklayarak, ilk veya son bir kaç harfle hayat sürdürmeye çalışanların, cümle kurmaları mümkün değildir!
Bizim birliğimizin temeli "bir"e dayanır. Dayanağı şirk ve şerik olanların birlik ve beraberlikleri illegaldir ve illa dağılır!
İnançları uğruna hayatlarını riziko edenlerin, geriye veya ileriye dönük şahsi-çıkar kaygıları kalmaz!
Maddi ve manevi sağlığa önem vermeyen toplumların, her iki cihanda saadetleri ciddi bir risk altıdadır!
Öyle inanıyorum ki, herkesin bir yürek devleti var. Çünkü isteyen herkes yüreğinde bir sevgi, aşk ve muhabbet devleti kurar.
Zalimin ve mazlumun ırkı aranmaz. Muzaffer olmanın da rengi, ırkı, dili ve dini fark etmez. "Zafer yakındır ve zafer hakka inananların dır!"
Şair, yazar, aydının görevi topluma çok şey anlatmak, göstermek değil, çok şeyi anlayacak ve görecek bir bakış açısı kazandırmak.
Mazlumlara müjdeler olsun! Güya Müslüman olan birçok münafık krallar, zalim zorbalar, ceberut şahlar, diktatör padişahlar ve devlet başkanlarınca çoğunluğu Müslüman olan kendi halklarına yaptıkları geniş çaplı zulüm, talan, tehcir ve katliamları unutturmak ve gözden kaçırmak için, uzak diyarlarda; kafirlerce Müslümanlara yapılan bir kısım zulümleri daha çok nazara vererek, diğer İslam Coğrafyasında dökülen/döktürülen bunca masumların kanını, canını, namusunu, servetini ve vatanını harap ve heba edenleri perdeleyerek, kendi siyasi çıkarları üzerine hesap yaparlar.
Elbette halkların haklarını çiğneyen zalimlerin hesabının görüleceği zamanlar pek yakındır!
Ey insanlar! Toprağın huyuna, suyuna, sunumuna bakalım ki her birimiz ve topluca, toprak gibi aziz, mütevazı ve verimli olalım!
Kalbimizle inanıyor ve dilimizletastik ederiz ki, bizim Aziz ve Celil olan Kerimimiz'(cc)in her sözü vahi, her fiili mucize, her sunumu fevkal beşer-olağan üstü birer keramettir.
Herhangi bir devlet, örgüt, kurum ve kuruluş: Kuruluşundan bu güne değin, adaleti rafa kaldıranların iktidarları önce rafadanlaşır ve tez elden hatadan dönülmezse cılkı çıkar, çürür gider ve bir daha diriliş imkanı asla olmaz!
Verilen "söz" sözde hale gelirse ne çek, ne senet kalır, para bile para etmez. Neuzübillah!
Yalan söylemeyi adet haline getirenlerin; istikrarlı İslamından, teslimiyetle imanından, istikametli yaşamından söz edilemez!
Söz deyip geçilmez. Gerçek bir mümin olmanın en büyük alameti, adaleti ve âdeti gereği verdiği sözde mutlaka durmasıdır. onun için "bin düşün bir konuş" denilir ki bu durum müminin şiarıdır.
Allah'ın izni ve iradesiyle, pek yakın bir süreçten sonra, mazlumların kurtuluşunun zamanı, imkanı ve zemini olacak!
Yaratılan ve yaratılacak tüm varlıkların: Ve nihayet, biçilen ömrün ilkbaharı biter, son bahar başlar, kış gelir sona erer. Zişuurların yeniden dirilişi, hesap verme noktasından sonra çok daha farklılaşır.
Her servetin bir zahmeti, her nimetin bir külfeti ve her amelin bir başlangıcı ve niyeti vardır. Sonuçta "Ameller niyetlere göredir" HŞ.
Tüm geçimlerini ve geleceklerini savaşa bağlayanların, iflasının ilanı ve mazlumların müjdeli haberleri almanın arifesindeyiz.
Bütün bu zulümatlı oyunların akıbetinde bu zorbalıklardan kurtuluşun eşiğinde olmamız, son derece sevindiricidir.
Bir kısım materyalist, emperyalist ve Siyonist locaların kurduğu 300 yüzyıllık tezgâhların sonunda, maalesef gelinen noktadayız.
Allah'(cc)a muhabbetin merkezi olan kalpte, başka bir şeyi bulundurmak, ona yapılabilecek en büyük bir hıyanettir.
Şükrü eda edilen nimetin ziyadeleşmesi bir gerçek, aksi takdirde nimetin elden çıkması bilinmeyen bir sır değildir.
Patika yolların kesiştiği zeminde, cadde-i kübrada istikrarlı biçimde yürümek, zoru başarmanın sevincini tattırır.
En büyük nimet, nimetleri vereni hakkıyla tanımak ve hamdını ederek layıkıyla şükretmesini bilmektir.