Allah'(cc)ın izniyle Kur'an-ı Kerime ve Resulullah'ın sünnetine aykırı olmadığı müddetçe, hiç kimse sözlerimizi hakikatte ret ve nefret ettiğimiz basit ve fasit olan menfi milliyetçilik veya basit bölgecilik, kabile ve kavmiyetçilikle çarpıtamaz!
İlahi emir gereği hakkı dava etmek, hakka sarılmak ve hak için mücadele vermek imanın gereği olan İslami Hukuktur. "Ret ve karşı çıkmak, delil ve burhan ister" kaziye'sini hatırlatmaya gerek bile duymuyorum.
Başta Şanlıurfalı hemşehrilerimiz ve ülke çapında bizi tanıyan dost ve kardeşlerimiz şahittir ki, bu gün Kürtler ve Kürdistan için söylediklerimizin aynısını, belki daha fazlasını; yıllardır miting meydanlarında, konferans salonlarında, cami minber ve kürsülerinde, gazete ve dergi köşelerinde Filistin, Karabağ, Azerbaycan, Türkmenistan, Çeçenya, Bosna-Hersek, Eritre, Moro, Miyanmar, Afganistan... ve dünyanın her neresinde olursa olsun mazlumları desteklemek adına, imkanlarımız nispetinde hakkı ve hakikati dile getirmişiz. Ve elbette inancımız/imanımızın gereğini yapmaya devam edeceğiz.
Ama o noktalarda o günlerde bizimle olanların yada bizim birlikte olduklarımız, mensubu bulunduğumuz mazlum, mağdur ve ekseriyeti elhamdülillah Müslüman olan milletimize bu noktada bunca zulüm, katliam ve hıyanete rağmen bu gün yeterince sesleri çıkmamakta...? Oysa "küfre rıza küfürdür" ve "zulme rıza dilsiz şeytan ile eş değerdir" manasıyla "haksızlığa karşı durmak, hakka ve adalete sahip çıkmak şiarımız." değil miydi...?
Hem vallahi hem billahi bu mensubu bulunduğum millet değilde veya ümmet değilde; ermeni, Süryani, Keldani hatta Yahudi olsa bile zulme uğramasına karşı sessiz, sedasız, tepkisiz duramazdım. Evet buda İnandığım İlahi Dini-i Mübin-i İslamın emri ve bir insan olarak aklımın, kalbimin, ruhumun ve vicdanımın gereğidir.