Dünya denilen büyükçe köyün bir mezrasında; Demo baba, Krat anadan oluşan "Demo-Krat" ailesinin iki erkek evlatları olur. Aile son derece fakir ve yoksuldur. Gün geçtikçe zor şartlarda büyüyen evlatlar bir iş bulmaya koyulurlar.
Evvela hayat onları acilen gayrete sarılmalarını sağlar. Bir müddet iş aradıktan sonra bir fırıncı ellerinden tutar. Birinin ellerine somun-ekmek teknesi diğerine çörek-börek büfesi tutuşturur. İkisi de pek beceriklidir. Nerede ise fırından daha çok ürün satar, daha çok para kazanırlar. Ama bu kazançlarının ancak yüzdelik olarak bir miktarını alırlar.
Yaşları erginlik çağına gelince daha, kolay ve daha çok para kazanmanın yollarını ararlar. Dünya Köyünün Büyük Abd-i Ağası onları keşfeder. Memlekette en çok ses getirecek bir eylem ile hem iş, hem aş, hem eş kazanabilecekleri yeni bir iş teklifi sunar.
Kardeşler düşünürken birden bire bu teklifle adeta sihirli sanatı buluverirler. İki kardeşlerden birine davul diğerine zurna çalmak öğretilir. Öyle ya, her ağanın, çobanları, rençperleri, hizmetçileri, yalaka-amigoları, danışılmayan danışmanları olduğu gibi usuldendir govendevan (davulcu-zurnacı)ları da olmalı.
Yaşadıkları bölgede, halk arasında mesleklerinin gereği Davulcu ve Zurnacı kardeşler olarak anılırlar. Hani davul-zurna çalmak sanatlarıdır ya, mesleklerinin gereğini daha geniş anlamda icraya başlarlar. Bu arada daha önce Abd-i Ağanın düğün-dernek meydanlarında govendevanlık mesleğini icra edenlerin pabucu sarayın damına atılınca, sürekli fitne-fesada başlarlar. Lakin ne mümkün boşa gider tüm çabalar.
Ne zaman ki Davulcu her zaman davul çalacak değil ya birde topladığı paranın bir miktarını çalınca; Zurnacı zurnanın son deliğini işte o anda "zırt" ettirmeye başlar. Oyun bozulunca Abd-i Ağa her ikisine de kızar ve “ne haliniz varsa görün” dercesine bir müddet kendi hallerine bırakır.
O güne kadar hiç kimsenin biri birinden ayıramadığı kardeşleri daha çok para kazanma hırsı ayırmaya başlar….. Sonramı, sonrası daha bitmedi ki…?