Maalesef, İlk insan Hz. Ademin çocuklarından başlayarak her çağda böylesi nefsani istek ve arzularına yenilen, şeytana uyan bir kısım çılgınlar hep olagelmiş. Nihayet insan kendine sormadan edemiyor.
Bizler bir taraftan eşrefi mahlukat insan olarak Adem'i yol ile Şeytan'i izm arasında her an çetin bir imtihanda mıyız? Bu tarz bir kısım hatalara düşme ve düşmeme konusunda sınanıyor muyuz? Sınavın sonunda büyük-küçük günahlarımızın ve hatalarımızın faturalarını mı ödüyoruz?
Bizler insan olarak, zaman zaman evvela nefsimizin, şeytanın, ve kötü insanlardan fitne ve fesatçıların oyunlarına gelerek, tuzaklarına düşerek gafletimizin bedelini bu şekilde mi ödüyoruz?
Çoğu zaman, bir çok mazlumların kanlarının boşuna akmasına, canların ölmesine, bölge ve beldelerin yanmasına, nice köy ve kentlerin yıkılmasına malların yağmalamasına... Heyhat! Neden-niçin vesile oluyoruz?
Ve biz insanlar, bazen olur dini, bazen güya kutsamak adına kutsal değerleri, bazen fen ve felsefi batıl beşeri ideolojileri ve kullanılabilinecek ne varsa, neden istismar edenlerin kirli ve ola bildikçe art niyetli emellerinin en alçakça aleti oluyoruz?
Ve biz neden hala geçmiş insanlık tarihimizden bir türlü ibret alamıyoruz? Başkalarının başkalaşmamız için dünyamızı hızla yeni ve korkunç savaş senaryolarına sürüklemek istediğini göremiyor muyuz acaba?
Kalıcı ve adil bir barışın egemen olduğu mümkünse dünyamızda değilse bile bölgemizde, ülkemizde, beldemizde savaşsız bir hayatta, materyalist ve emperyalist sömürgecilerin ayakta kalamayacağını, insanları öldürmek için ürettikleri hem geçim kaynağı ve hem fitne, fesat ve kitle imha silahlarının depolarda paslanacağını bir türlü anlayamıyor muyuz?
Egoist, bencil, faşist diktatörlerin kendi makam, mevki, şan, şöhret ve çıkarları için her fırsatta insanlığın birbirini kırmasını, hele Müslüman ülkelerin kendi aralarında çatışarak, kardeş kanı dökerek, mülkü İslam'ı harap ederek heba olup gitmelerini istediklerini göremiyor muyuz acaba?
Ve böylece, bombalar patladıkça, etnik ve mezhepsel çatışmalar çoğaldıkça, açlık, yoksulluk, kıtlık, sefalet, ölümler olabildiğince arttıkça, daha çok haram servet, zalimane kuvvet ve ana karargahlarının geçerli akçesi olan trilyon dolarların karelere katladıklarını göremiyor muyuz?
Eyvah ki binler eyvah! Ve sefa..! Hani "Mü'minin ferasetinden korkulurdu? Nerede iman, nerede şuur ve nerede feraset, cesaret ve gayretimiz? Bu insanlık düşmanlarının piyasaya sürdükleri "Nekrofilik mahluklara" yani bu cani ölü sevicilerine seyirci kalarak böyle alçakça ve ahmakça alkış mı tutacağız?
Liberal, kapital, laiklik ve demokrasi perdesi altında gelişen bunca vahşet ve dalalet meydanında artan kan dökücülüğünün Nekrofiliye dönüşmesi, kıtalar arası artan ateizm ve deizm'in akıl dışı, insanlığın yüz karası olarak velev ki çok az sayıda olsa bile, bizleri cidden düşündürmüyor mu?
Şu cennet model olması gereken dünyamızda, huzur ve barıştan, birlik ve beraberlikten, kardeşlik, sevgi, ve merhametten nefret eden hunharları, vandalları; yakıp yıkan, vurup-kıran, kan dökerek, gözyaşı akıtarak ve her türlü vahşetten zevk alan insan müsveddelerinin oldukça çoğaldıklarının farkında değil miyiz?
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) örnekliğinde "En iyi Kürt ölü Kürt'tür" denildiği gibi, dünya ölçeğinde de “En iyi Müslüman, ölü Müslüman'dır,” diyen düzenbazlara hala mı alet olunacak? evet çok dikkatli bir şekilde; doğu, batı, kuzey ve güney fark etmeksizin bu nekrofilik mahluklardan ve bunların sahte kahramanlık madalyalı komutan, general, başkan, kral ve şahlar... öncülük ve önderliğinde kurulan tuzaklara düşmeden.
Kur'an-ı Kerim çerçevesi dahilinde Bütün Ümmet-İslam Birliği hedefine, erdemli bir duruş ve sıratımüstekim üzre bir istikametle yol alarak peygamberi adımlarla; tedbirli, temkinli, sağduyulu olma gayretiyle gece-gündüz durmadan çalışalım. Maalesef zalimlerin kirli elleri ve emelleriyle "haram"'leşen dünyamızın, mazlumların şerefli direnişi, izzetli baş kaldırışları ve müjdelenen fetih ve barış selamıyla "harem"leşmesi dileklerimle….