Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler deve-develer pire iken, ehil olanlar tarihçe malumu alinizdir ki tilkilerde konuşuyorlarmış(!)
Hikaye bu ya.. başkalarına karşı ittifak eden üç kafadar tilkinin aralarında ki muhavereyi siz değerli düşünür, tarihi hikaye ve haket severlere arz ediyorum.
-Bak ortak her sözüne dikkat etmezsen kurulumuz dağılır. Duydum ki bundan böyle tavukları affedilecekmiş'iz demişsiniz öylemi?
-Yani..
-Yani, aç-açıkta mı kalacağız? Zaten yapacak başka işimiz yok. Bir tek becerdiğimiz tavukların inine/kümesine girip topluca imha etmek!
-Yani şimdi sen şey...vay... hey... Allah ne diyecektim....?
-Ne diyeceksen de! öyle lafı ağzıda eveleyip geveleme! De bakim ne diyeceksen...!
-Yani şimdi sen... şey...,hey.. he ya kardeş estağfurullahulazim abi-ağabey, şahım, sultanım, sen aslan değil misin? Hani kükrüyor'sun ya bazın "dağların kralıyım" falan bundan böyle zebra, zurafa, geyik falan yeriz herhalde diye düşündüm de...!
-Eyvah seni dahi aldata bilmişim, helal olsun bana.. amma velakin daha dün sizden ayrıldım ne çabuk unuıttun. Aslında yok birbirimizden farkımız. Sadece bana aslan rolü verildi de bir müddet... demek rolümü iyi yapabilmişim. Helal olsun bana ama yinede perde arkasında yediğim tek lokma tavuktur. Kızma, lütfen beni dikkatle dinle ve önemle emrimi yerine getir. Bu af işinden falan vaz geç Yoksa..
-Eee yoksa Yani sırtlanlar mı bizi yiyecek, kaçmakta mı yok...?
-Kaçmakla kurtulamıyoruz ki, yoksa tavukta elimizden giderse, o dediğin etli-butlu geyikleri, zurafaları, zebraları aslanlar avlıyor bize düşen kertenkele, böcek falan kalır ki aç-açıkta ve işsiz kalırız...