Hiç bir kul, tek başına dahiyi a'zam olmadığına göre, hassas ve önemli konularda kendi başına; maddi ve manevi imkan ve gücüne güvenerek, aklına geldiği gibi herhangi bir beyanda bulunmamalı. Bilhassa bu hassas devir ve dönemde önemli makam ve mevkilerde bulunanlar ve sözü dinlenenler, daha çok meşveret ve şuranın önemini idrak etmeleri gerekmektedir.
Artık hiç kimseye direk vahyi gelmeyeceğine göre: Var olan Vahyi/Kur'an'ı daha doğru ve hakkıyla anlamanın yolu, ilmi ruhsatı, konulara vukufiyeti olan "ehli hal vel-akd" ile mutlaka meşveret edilmelidir.
Başta Peygamberimiz(sav) olmak üzere, kıyamete kadar bizlere ilahi emir olan. (Dünyalık olarak) "Size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir." (Diyanet İşleri Başkanlığı: Şura S; 36-39) Ve özellikle toplumsal refleksleri ciddi boyutlarda olan ehem ve önem arz eden meselelerde: "Onlar aralarında şura ile hareket ederler" ayetine titizlikle uyulmalı diye düşünüyorum.
Aksi durumlarda, hiç bir kurum, kuruluş, parti ve örgütlenmeden: sultayı anımsatan, diktayı çağrıştıran, sembolik sayıları fazla görünse de tek-tekçi bir tipleme ile şekil tekelciliğini totemleştiren, her noktaya şahsını resmettiren... ferdi bir kısım fevri hareket ve çıkışların, hangi ülke ve devlette olursa olsun olumsuz manzaralar, iyi sonuçlar doğurmayacağı kanaatindeyim. Bu manada geçici bir muvaffakiyetle; cahillerin alkışlamaları veya duşmanların dost suretinde görünerek hoş-amedi yapmaları, teşvik etmeleri işin daha çok vehamet tarafını gösterir.
Hiç bir fert ve zümrenin menfaatleri, çıkarları: Topyekun, tüm ülkenin, vatanın, vatandaşların menfaat ve çıkarından daha önemli olmadığı gerçeğinden hareket edilmeli. Ve elbette hukuksuzluğa uğramama noktasından bir tek bireyin hukukunun korunmasının da çok önemli olduğu, dünyevi hukuk ve ilahi adalet noktasında ciddi önem
arz etmektedir.