Hani ya kan dökmede billahi tıpkı kabilsin!
Mesele çok şey bilmek değil, amil değil cahilsin.
Adın asla unutulmaz, çünkü bunca... katilsin!
Yoksulluğu bilmez misin, neden bunca pexilsin?
Ey Süfyan-ı zaman, seni tanımayanlar ne bilsin?
İster şu-bu-o... ülkede, her nerede olursan ol..?
Pek yakında kırılacak küfran'a geçirdiğin kol.
Ne fikrin belli ne zikrin, ne sağın belli ne sol..?
Bulunduğun her bir mekânda denilecek defol!
Ey Süfyan-ı zaman, seni tanımayanlar ne bilsin?
Cesedin insan ise de şeytanlaşmış ruhun var.
Gezsen bütün dünyayı zulümde kılsan karar,
Mezara girdiğinde ne arayan ne soran var..!
Ve defteri amalinde senden sanadır zarar!
Ey Süfyan-ı zaman, seni tanımayanlar ne bilsin?
Ne fark eder adın iyi-kötü olmuş ha kirli-temiz?
Kirlenmedik ne köyümüz kaldı ne belde, ilçemiz…
“Son pişmanlık fayda vermez” elde yoksa elde’miz?
Hakkı batılın savletinden kurtarmaktır gayemiz.
Ey Süfyan-ı zaman, seni tanımayanlar ne bilsin?
Her yerde ayrı bir renk, her bir renk erenk-perenk
Geriye kalan varsa onuda yaktı-yıktı top-tüfenk..!
Ne bölgede ne dünyada kalmadı güven-ahenk.
Her nerede bir zalim varsa her biri diğerine denk.
Ey Süfyan-ı zaman, seni tanımayanlar ne bilsin?