İslam Hukuku: Özetle açıklamak gerekirse, İslam Hukuku (fıkıh), Müslüman ferdin, doğumundan ölümüne kadar, hayatının her alanında kendisinden uyması beklenen, tutum ve davranışlarının asgari ve azami sınırlarını belirleyen bir sistemdir. Bu sistem içerisinde ferdin ibadet hayatı yer aldığı gibi, diğer fertlerle ilişkilerini konu içeren sosyal hayatı, devletle ilişkilerini içeren hukuki hayatı da girer.
İslam Hukuku açısından (bir bakıma) şehâdet dört kısma ayırılır:
1- Zina ile ilgili şehâdet. Bu husustaki davanın kabul görmesi için, dört erkek şâhidin şehâdette bulunması gerekir.
2- Zinanın dışında, had ve kısası gerektiren hususlardaki şehâdet Bu hususlar için iki erkek şâhidin şehâdeti gerekir.
3- Bunların dışında kalan çeşitli hukukî konularla ilgili şehâdet. Bu hususlarda iki erkeğin şehâdeti gerekir. İki erkek bulunmayınca bir erkek ve iki kadının şehâdeti geçerlidir.
4- Yalnız kadınların bulunabileceği hususlarla ilgili şehâdet. Bu gibi hususlarda erkeklerin değil, kadınların şehâdeti muteberdir. Doğum, bekâret ve erkeklerin muttali olamayacağı, ancak kadınların bulunabileceği veya bakabileceği yerlerdeki kadınların ayıpları ile ilgili konularda, bir kadının şehâdeti yeterlidir (Abdullah b. Mahmud b. Mevdud, el-İhtîyâr, İstanbul, 1980, II, 140 vd; el-Meydânî, el-Lubâb, Derseâdet,I, IV, 55 vd).
Birçok meselede olduğu-olabileceği gibi bir de, şehâdet konusunda şahitlikten dönme meselesi vardır. Her hangi bir meselede şahitler hâkim tarafından yapılan muhakemede henüz hüküm verilmeden şahitler önce şahitliklerinden dönerlerse, şahitlik düşer ve şahitlerin herhangi bir tazminat ödemeleri gerekmez. “Ancak, hâkim şahitlerin şehâdetine dayanarak hüküm verdikten sonra, şahitler şahitlikten dönerlerse, hüküm bozulur ve şahitlerin de, şehâdetleri nedeniyle sebep oldukları zararı ödemeleri icâb eder. Şahitlerin şehâdetten dönmeleri, ancak hâkimin huzurunda olunca geçerli olur” (el-Kàsânî, Bedâiu's-Senâi', VIl, 283 vd.).
Daha önce açıkça ifâde edildiği gibi, zina hakkındaki şehâdet, dört erkek şahidin şehâdeti ile olur. Zina suçlamasında bulunan herhangi bir kişi, dört erkek şahitle bunu ispat edemezse, kendisinin bir daha şahitliği kabul edilmez ve aynı zamanda, iftira suçundan dolayı kendisine seksen değnek vurulur.
Bu husus Kur'an'ı Kerimde şöyle dile getirilmiştir: “Namuslu kadınlara (zina suçu) atıp da sonra (bu suçlamalarını ispat için) dört şâhid getirmeyenlere seksen değnek vurun ve artık onların şâhitliğini asla kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir" (el-Nur, 24/4).
Herhangi bir zaman ve zeminde, herhangi bir adam, kendi hanımının zina ettiğini söylerse, onun da dört erkek şahid getirmesi gerekir. Getiremediği taktirde, hâkimin huzurunda dört defâ: "Vallâhi, bu sözümde doğru olduğuma şâhitlik ederim" der; beşinci defâda; "Eğer bu hususta yalan söylüyorsam, Allah'ın laneti benim üzerime olsun" der.
Hanımı da buna karşılık dört defâ: "Vallâhi benim kocam bu konuda yalan söylüyor" dedikten sonra, beşinci defâda; "Eğer benim kocam bu iddiasında doğru ise, Allah'ın laneti benim üzerime olsun" der (Bk. en-Nur, 24/6, 7, 8, 9, 10). Adam böyle bir iddiadan sonra şâhid getirmez ve böyle yemin de etmezse, iftira cezasına çarptırılır.
Bu şekilde yemin etmekle, bu cezadan kurtulur. Kadının bu şekilde yemin etmesi de onu zina cezasından kurtarır. Yemin etmediği takdirde, suçu kabullenmiş olur ve zina cezasına çarptırılır.
Bu olaya, İslâm hukukunda "liân" denir. Bu şekilde karşılıklı liânda bulunan karı kocanın nikâhı, hâkim tarafından fesh edilir ve bu karı koca birbirinden ayrılır (el-Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'an, Mısır 1950, XII, 187; İbnu'l-Arâbî, Ahkâmu'l-Kur'ân, Lübnan, tsz., III, 1332).
Liân ne demek? Sözlükte "lânetleşme, birbirine lânet etme" gibi anlamlara gelen liân, bir fıkıh terimi olarak, karısının zina ettiğini veya çocuğunun kendine ait olmadığını iddia eden ve bu iddiasını gerektiği şekilde ispat edemeyen koca ile karısının, mahkeme huzurunda özel bir şekilde yemin ve lânetleşmeleri üzerine hâkim tarafından evliliklerine son verilmesini ifade eder. (Devamı gelecek)