İnsan oğlu organizeli bir aygıt olarak devlet kurmaya başladığı günden beri dünyada iki türlü Devlet İdaresi yapılanması ve yönetim tarzı ve idarecileri var:
a) -Millet için organize devlet ve çalışan/hizmetçi garsonlar.
b) Milleti kendilerine çalıştıran devlet ve elit/imtiyazlı patronlar.
Bu durumda iki zıt istikametin adresinde iskan eden sakinler bulunmakta. Cömert ile müsrif, cesur ile vahşi,...gibi ülkenin başında bulunmakla biri diğerine çok benzer görünseler de asla aynı değiller!
Biri hakkın, hukukun, adaletin rehberliğinde, biri sömürünün, zulmün, zalimliğin zirvesinde nasıl aynı olabilirler ki?
Oysa İslama göre devletin başında bulunan peygamberde olsa "seyyidil kavmi hadimühüm." Bir milletin, ülkenin başında bulunan emiri/reisi o ülkede bulunan fertlerin, halkların, milletlerin topyekun vatandaşların hizmetçisidir.
Bu haliyle bakıldığında görüyoruz ki evrende kurulmuş veya kurulacak olan tüm devlet yapılanmaları iki ana şıkka ayrılır.
a) -Milletlerin devletleri.
b) -Devletlerin milletleri.
Evet, çok acı bir gerçektir ki hemen her devlet yapılanması ve idarecileri birinci şıkkın icraatında olduklarını iddia etseler de hem biçimsel, fiziksel eylem ve hemde kimyasal mana olarak b, şıkkın daha çok işlendiğini müşahede etmekteyiz.
Aslında ekser kargaşa, kavga, isyan ve başkaldırışların ana çıkış sebebi de işin puştluğu olan bu püf noktada yatmaktadır. Halka dağıtılması gerekenler ev, aile, yakın-hısım halkına, genele verilmesi gereken yetkiler özele, adalete uygun hukukun yapılıp uygulanması gereken haklar, yazılı hukuka göre uygulanan olağan dışı uygulamalar devlete karşı ezilen halkları çığırından çıkararak dahili ve harici kargaşalara sebebiyet verilir.
a) -Milletlerin büyüklü-küçüklü devletlerine; günümüzde beşeri, felsefi bir ifade ile (sözüm ona) demokrasi denilmeye çalışılsa da, bu asla doğru olan bir hakikat değildir. Biz buna İlahi naslara uygun organizasyon, hizmet yapılanması aygıtı deriz.
b) -Devletlerin milletleri dediğimiz yapılanma tarzına kimsecikler açıkça sahiplenmez iken, demokrasi merkezleri denilen yurtlarda, ülkelerde; ya direk şahlar, krallar, padişahlar, emirler yönetmekte veya lortlar, elit imtiyazlı seçkinler; güya halka giderek hazırladıkları gayri meşru listelerini (sözüm ona) sandık-seçim yolu ile, (güya) halkın eliyle meşrulaştırmaktadırlar.
Bu körelmiş, kokuşmuş, zulüm döngüsünü her seferinde vatandaşlara kabul ettirmek ve onaylatmak için sürekli çalıştırılan ana mekanizmalarının propaganda malzemeleri de iki şıkka ayrılır.
a) -İstiklal mahkemeleri.
b) -İstiklal savaşları.
Her seferinde ülkenin İstiklal ve istikbalinin tehlikede olduğunu ilan ederek, son çırpınışla on yıllarca, yüzyıllarca kurtuluş savaşı verdiğini görsel ve yazımsal kitle iletişim araçlarıyla felaket senaryoları projelerle halkın üzerinde büyük kitlesel baskı operasyonları kurarak, algı senaryoları kültürünün şeytani tuzak kütlesiyle "İstiklal" gibi mübarek bir kelimenin perdesi altında işlenen cinayetlerin tamamı; ülkeleii istikrarsızlığa, itibarsızlığa ve hukuku amme lağvedilerek hususi hakların korunması, güçlendirilmesi ve hakim kılınmasına yönelik yasalar, kanunlar, kurallar uydurularak (varsa yazılı olanlar) uygulanır, yoksa yazdırılana kadar defakto olarak amirlerin emriyle icra edilir.
İşte bütün bu gerçeklerin ilmi dürbünü ve bilimsel deneylerin sosyolojik DNA'larına tahlil gözlüğüyle baktığımızda ülkemizin, bölgemizin, islam aleminin ve topyekun küresel evrenimizin var olan veya bundan sonra olacak olan organizasyon, örgüt, parti ve devletlerinin (tabiri caiz ile) nasıl bir cevher veya ne mal olduklarını göre biliriz.