Bu devreden sonra kuruyan bu balçığa insan şekli verildiğini anlıyoruz. "... sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: 'Âdem`e secde edin.' dedik..." [[14-: Â'raf, 7/11 ]] Nuh suresinde ise, gerek insanın başlangıcında ve gerekse insan neslinin sonraki merhalelerinde yaratılışına apaçık ifade ve işaret edilir: "Halbuki O, sizi çeşitli merhaleler hâlinde yarattı." [[15- : Nuh, 71/14 ]]
İlk insanın bu safhaya kadar bitki ve hayvanlarda görülen büyüme, gelişme ve farklılaşma kanunlarına tabi olduğu söylenebilir. Artık bundan sonra ceninde olduğu gibi, yeni bir yaratılış safhası başlayacaktır. Yani, ruh bedene gelecektir. Çünkü, insanın terkip ve tesviyesi tamamlanmıştır.. "..sonra onu bambaşka bir yaratık (insan) yaptık..." [[16-: Mü`minun, 23/14 ]] "Onun (şeklini) düzeltip ona ruhumdan üflediğim zaman, kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın." [[17-: Sa`d, 38/72 ]] Şu ayet-i kerimede de yaratılışın bütün safhalarına işaret edilir:
"Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmek hususunda herhangi bir şüphe içinde iseniz, şu muhakkaktır ki biz sizi(aslınızı) topraktan, sonra (onun neslini) insan suyundan (spermadan) sonra alaka (yapışan şey)`dan daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık (ve bunları) size (kudretimizin kemalini) apaçık gösterelim diye (yaptık) sizi dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz." [[18-: Hac, 22/5]]
Bu ayet-i kerimenin son bölümündeki hükümler, yani yaratılışta tabi olduğumuz kanunlar, günümüzde aynen cereyan ediyor. Bu bize, ayetin başında zikredilen topraktan yaratılmanın da vuku bulduğunu ifade etmez mi? Bütün bunlarla Cenab-ı Hak, dilediğini dilediği şekilde yaratacağını göstermiştir. İnsan vücudundaki elementlerin büyük bir kısmı toprakta mevcuttur. Özellikle balçık ve yapışkan çamurda karbon (C—4) ve (N—3) molekülleri eksi değerlidir. Bunlar, topraktaki oksijen, fosfor ve hidrojenle kolaylıkla birleşerek insan vücudunun teşkilinde önemli görev almış olabilir. Ama bütün bunlar, bir kudret olmadan nasıl şekilden şekle girecektir?
Günümüz insanı her şeyi, kendi akıl ölçüleriyle değerlendirmeye çalışır. Eline bir avuç çamur alır, bundan insanın nasıl yaratılabileceğini düşünür. Bir çamura, bir de kendisine bakar. Arada hiç benzerlik yok. Ona göre bundan, ya tuğla veya çömlek yapılabilir. Çünkü kendi gücü buna yetmektedir.
Aslında tek hücreden insan yaratılması, çamurdan insan yaratılmasından daha kolay değildir. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir hücreden, dokuz ayda şuur ve akıl sahibi bir insan süzülüyor. Zigotun bebek hâline gelinceye kadar geçirdiği değişiklikleri adım adım takip etmek mümkün. Ama, hadisenin izahını nasıl yapacağız? Hangi kudret kalbi tanzim ediyor; baştan gözü, ağızdan dişi çıkarıyor? Hem de, Hz. Âdem (as)`den beri bütün insanlarda aynı kanunlar hükmünü icra ediyor. Şunu itiraf etmek durumundayız ki, insanın yaratılışı gerçekten bir mucize. İster ilk insan, isterse günümüz insanı olsun, bu hüküm hepsi için geçerli.
Meselenin anlaşılmasındaki güçlük, sanırım yanlış kıyastan ileri geliyor. Biz, kâinattaki hadiselerin cereyan tarzını devamlı kendi güç, kuvvet ve ilmimizle mukayese ediyoruz. Tabii ki, sonuçta işin içinden çıkamıyoruz. Hâlbuki bu hadiselere Cenabı Hakk`ın kuvvet, kudret ve ilmi noktasından bakmak gerek. O zaman, her şeyin gerek vücuda gelmesi, gerekse ortadan kalkması o kadar kolay olur ki, şüpheye mahal kalmaz.
İlk insanın yaratılışını açıklamak hususunda evrimciler çıkmaz yoldadırlar. Bunu kendileri de itiraf ediyorlar. O hâlde, "Yapan bilir, bilen konuşur." kaidesince, yapanın beyanına kulak vermek gerekiyor. O, insanı topraktan yarattığını bildiriyor. "Muhakkak sizi topraktan yarattık..." [[ 19- : Hac, 22/5 ]] Allah-u Ekber demekten başka bir çare yok, Maşaallah-Barekallah, hem de en güzel bir şekilde yaratmış Yüce Rabbülâlemin. "Biz insanı en güzel biçimde yarattık."[[20-: Tin, 95/4 ]]
Güya aklın zirvesinde fiil ve eylemlerde bulunan bilimsel çağdaş insanın evrimcileri defalarca dinleyenlerine karşı, hiç olmazsa bir defa da Yaratan` Yüce Yezdanın fermanlarına nazar-i hikmetle göz gezdirmeleri, tefekkürle düşünmeleri ve akletmeye çalışmaları hakka intiba ve ittiba ederek kanaat etmesi gerekmez mi? "Alaka" kelimesinin farklı bazı manalarından birisi "kan pıhtısı" diğeri de "yapışan" veya "asılıp tutunan şey"dir. "Yapışan şey" ceninin bu gelişim, dönüşüm ve değişim yasalarına uygun olarak bu safhalara daha uygun düşmektedir.