Bazı fertleri, toplumları, örgütleri, milletleri, hükumetleri, devletleri ve imparatorlukların şerrinden korkulunca; reel durumlarını anlatmak suç ve ceza olduğu durumlarda tecrübeli zanalar, bilim erbabı ve kanaat önderleri onları farklı ifade ve anlatımlarla dile getirmiş.
Evet, bazen de bilhassa hükmeden hakimlerin vahşet ve dalaletleri daha çok söz konusu olduğunda vahşi canavar hayvanlara benzetilerek ifade edilmişlerdir. Acizane bu tarihi tekerrürün tecrübesinden faydalanarak diyorum ki!
Tilki ile yoldaşlık fırsat buluncaya kadar(mış). Ayı ile dostluk acıkıncaya dek devam eder(miş). Aslan ile arkadaşlık hıyanet edilmediği müddetçe dır. Kurt ile kardeşlik an itibarıyla dır hattta başlamadan biter... Ne garip bir dünyadır ki bütün bunlar bilindiği, kabul edildiği halde, yinede hiç kimse yalınız kalmaz(mış).
Daha garip olanı bütün bunlar tarihten günümüze dek milletler ve devletlerin birer sembolik totemi, benzetmeli figüranı olarak kabul edilmiş. Her ne hikmetse bu gün hala aynı karizmatik(!) vahşi kişilikli karakterler maalesef birer genetik soy/çekirdeğinin çekimi gibi fırsat buldukça, ortam oluştukça yeniden yeşermeye devam etmektedir.
Özetleyecek olursak: Cenabı Allah(cc) hiç bir canlıyı kurt ile arkadaşlığa muhtaç etmesin, Kurt ile arkadaş olan (hala yaşıyorsan) an itibarıyla sona erer ve zaten çoğu kez başlamadan biter.
Eh ne yapalım dünyanın siyasi, sosyolojik, biyolojik, ekonomik, stratejik, psikolojik... (tabiri caiz ise) kaderinde böyle bir tekerrür varsa, bize düşen "müminlerin ferasetinden korkunuz, çünkü onlar Allah'(cc)ın nuruyla bakarlar!" hakikatin ifade buyurduğu buyruk gereği hakkıyla mümin, muhavvhit, adil bir insan olmaktır.