Evvela kelime anlamı bakımından, sözlükte şehadet ne demek? "Tanıklık etmek, huzurda olmak, hazır bulunmak, idrak etmek, haber vermek, muttali olmak ve bilmek..." anlamlarına gelir. Kur'ân'i Kerimde; şehadet kelimesi 20 küsur yerde açık ve net olarak ve farklı versiyon ve çeşitli formalarda 160 defa geçmiş. "Bilmek" (Âl-i İmrân, 3/18, 70, 86), "hazır olmak, yetişmek, tanıklık etmek" (Bakara, 2/185, 283), "ikrâr etmek" (Nûr, 24/6) ve "haber vermek" (Yûsuf, 12/81) anlamlarında kullanılmıştır. Bazen beşeri bir gözle görülmeyen, ancak Cenabı Allah'(cc)ın bildiği gayb âleminin zıddına şehâdet denilmiştir. Şehâdet, hakikatte gözle görülebilen, insanlar tarafından bilinip idrak edilebilen varlıklardır (Haşr, 59/22; Mâide, 5/106). Allah, şâhidliğin, adaletle yapılmasını, gizlenmemesini, şâhidlikten imtina edilmemesini, bunun günah ve zulüm olduğunu bildirmiştir (Bakara, 2/140, 282-283).
Demek ki şehadet: Hazır olma; kesin haber; insanın kat'i olarak bildiği bir şeyi, Yüce Allah'(cc)ın huzurunda olduğu kanaatiyle dosdoğru haber vermesi, şahitlik etme, tanıklık; açık belirti; şehîd olma, şehîdlik; yemin, bildiği şeyleri itiraf etme manalarına gelir.
Şehâdet, arapça bir kelime olup "Şe-hi-de" fiilinden türeyen bir mastardır. Aynı zamanda, müstakil bir isim olarak da kullanılır. "Şühûd" ile eş anlamlıdır. Zıddı, "gayb"dır. Bilinen, görünen âleme şehâdet alemi dendiği gibi, görünmeyen âleme de gayb âlemi denir.
Şehâdet'in ismi faili, "şâhid" dir. O da, bir yerde bulunan, bir şeyi gören ve gördükleri ile bildikleri konusunda bilgi veren kimse, tanık, bir akdin yapılması sırasında taraflardan birinin yanında hazır bulunan, doğrulayan, ispat eden, Allah'ın birliğine şehâdet eden demektir. Şehâdet'in çoğulu, şehâdât'dır (Rağıb el-İsfâhânî, el-Müferedât, Mısır 1961, 267 vd. "şehide" mad.).
Hukuk dilinde şehâdet; mahkemede veya olması gereken yerde, her hangi bir olay veya bir konu hakkında bildiği, gördüğü ve muttali olduğu şeyleri hakkın yerini bulması açısından birinin lehine ve diğerinin aleyhine olsa da doğruyu söylemesi, anlatması ve haber vermesidir.
İlahi veya beşeri tüm sistemlere göre dahi hukukta, bir kimsenin kendi lehine ve başkasının aleyhine şâhidlik yapmasına da'va, kendi aleyhine başkası lehine şâhidlik yapmasına ise ikrâr denir. Şâhidlik yapmak (daha büyük fitne, zulüm ve zararlara vesile olabilecek istisnalar hariç) dinen farz iken, şâhidlik yapmamak veya yalancı şâhidlik yapmak ise yine en büyük günahlardandır.
Herhangi bir Müslümanın, Kur'anın tarif ettiği şekilde, peygamberi uygulamaya uygun olarak Allah yolunda, İslâm uğrunda öldürülmesine de şehâdet denir. Bu anlamda şehâdet kavramı "Allah yolunda öldürülmek" (...yük'tel fî sebîlillah...) şeklinde de ifade edilmiştir (Bakara, 2/154). Kıyamette kulak, göz, dil, el, ayak ve derilerin kişinin aleyhinde konuşmalarına, yaptığı kötülükleri söylemelerine (Fussilet, 41/20-21; Nûr, 24/24; Yâsîn, 36/65); kâfirlerin küfürlerini ikrar etmelerine de (En'âm, 6/130) şehâdet denilmiştir.
Bu özet diyebileceğimiz izahtan sonra şehadeti üç ana kategoride incelemeye ve izah etmeye çalışacağız.
(Devam edecek...)