...........Ehlince bilindiği gibi, Allah'ın yüce isimlerinden biri de "Şehîd' dir.
Cenabı Allah hiç bir dönem kullarını tamamen rehbersiz ve öndersiz yani peygambersiz bırakmamış. Bu peygamberler dünyada insanlara ve bilhassa kendisine inananlara rehberlik ettikleri gibi, âhirette ümmetleri hakkında şahâdette bulunacaklardır. Bu konuyu açıklayan âyetlerden birinin meâli şöyledir:
"Her ümmetten (inançlarının bozukluğuna, işlerinin kötülüğüne tanıklık edecek) bir şahit getirdiğimiz zaman, (halleri) nice olur?" (en-Nisâ, 4/41).
Yüce Rabbimiz bu âyeti kerimede bildirdiği gibi, her peygamber âhiret gününde ümmeti hakkında şehâdette bulunacak. Hz. Muhammed (ASM) ise, hem kendi ümmeti ve hem de geçmiş peygamberler ve ümmetleri hakkında şahâdette bulunacaktır. (es-Savî, Hasiyetu Allâme es-Sâvî, Beyrut tsz, 1, 220). Ayrıca Peygamberlerin şahâdetleri hakkında birçok çok âyet vardır (Bk. el-Bakara, 2/143; el-Maide, 5/117; en-Nahl, 16/84; el-Kasas, 28/75).
Sahabeden İbn Mes'ud (ra) sık sık Hz. Muhammed (ASM)'e Kur'an-i Kerim okurdu. Kendisinden rivâyet edildiğine göre, Hz. Muhammed (SAM) bir gün onu huzuruna çağırmış ve kendisinden Kur'an okumasını istemiş. O da mübarek olan gür ve güzel sesi ile en-Nisâ suresini kıraate uygun bir şekilde okumaya başlamış. Yukarıda meâli sunulan "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!." en-Nisa 41. âyete geldiği zaman, Hz. Muhammed (ASM) ağlamaya başlamış ve İbn Mes'ud'a; kafi diyerek okumasını kesmiştir (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Mısır 1977, 1, 247).
Kur'an'ın bir başka yerinde, Hz. Muhammed (ASM)'in ümmeti için şahâdette bulunacağı ve ümmetinin ise başka insanlar için şahâdette bulunacakları haber verilmiştir:
"Allah uğrunda, O 'na yaraşır (adil ve dürüst olacak) şekilde cihâd edin. O, sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi. (Sizin dininizi de) babanız İbrahim'in dini (gibi geniş kapsamlı yaptı, daraltmadı). O (Allah) bu (Kur'an)'dan önce (ki kitaplarda) da, bu (Kur'an)'da da size "Müslümanlar" adını verdi ki peygamber size şâhid olsun, siz de insanlara şâhid olasınız. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. Sahibiniz O'dur. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır (O)!" (el-Hac, 22/78).
Âhirete ait olan şahâdetin bir çeşidi de, insanların kendi kişiliğinin ve hatta kendi vücut azalarının kendisi hakkındaki şahâdetidir. Bu nokta da yüce Kur'an insanın ekser uzuvları olan cildinin, elinin, ayağının, kulağının, gözünün şahâdetinden bahsetmektedir. Bu hususta bilgi sunan bazı âyetlerin meâli şöyledir:
"O gün ki dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarına şahitlik edecektir" (en-Nur, 24/24).
"O gün ağızlarını mühürleriz, elleri bize söyler, ayakları yaptıklarına şahitlik eder" (Yâsin, 36/65).
"Nihâyet oraya vardıklarında kulakları, gözleri ve dilleri yaptıkları hakkında onların aleyhine şahitlik ettiler. Derilerine dediler ki: "Niçin aleyhimize şahidlik ettiniz?" (Derileri): "Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. " İlk defâ sizi O yaratmıştı. İşte O'na döndürülüyorsunuz. Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden gizlenmiyordunuz. Yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz" (Fussilet, 41/20,21,22).
Âhiret gününe samimi olarak inanan, imân eden ve vücud organlarının o gün haklarında bu şekilde şahâdette bulunacağını düşünen insanlar, daima en güzel şekilde yaşamaya çalışırlar. Bütün benlikleriyle, aleyhlerinde suç teşkil edecek olan her türlü süfli ve zararlı hareketlerden uzak dururlar.
Evet şehâdet olarak, dünya hayatındaki şehâdete gelince; elbette ki bu vechiyle de insan hayatında son derece önemli rol oynayan bir meseledir. Kainat içinde en sosyal bir varlık olan insan, dünya hayatında âhiret hayatı için hazırlık içinde bulunduğu, bu istikâmette çeşitli ibâdetleri edâ etmede mükellef olduğu gibi, dünya hayatı içinde farklı nice çalışmalarda bulunmaktadır. Hayatını mükemmel ve daha müreffeh devam ettirmek için, birçok farklı kazanç yollarına baş vurmakta ve bir çok farklı insanlarla münasebet içine girmektedir. İster âhiret için yaptığı ibâdetlerde ve isterse yaşadığımız bu dünya hayatı için gösterdiği çabalar ile değişik problemleri olmakta ve bu farklı hususlara dahi şehâdet konusu ile karşılaşmaktadır.
Evet yaşadığımız bu dünya hayatındaki şehâdet hakkında çeşitli âyet, hadis ve fikhî kaideler vardır. Her şeyden önce Yüce Allah(cc) Kur'an'da şehâdeti adaletle, sadece Allah(cc) rızası için yapmayı emretmiş ve "Şehâdeti, Allah rızası için tam bir şekilde yerine getirin" (et-Talak, 65/2) diyerek bu ilâhî emri ferman buyurmuştur.
(Devam edecek)