Hafta sonunda şöyle bir haber gördüm. Tarihi Balıklıgöl’de yaşanan balık ölümleri sonrasında alınan tedbirler neticesinde ölümlerin durduğu belirtilmiş. Buna sevindim. Çünkü en son ziyaretimde gerçekten de balıkların sayısında ciddi bir azalma yaşanmıştı.
Daha önceki dönemlerde yani ölümlerin yaşanmadığı zamanlarda atılan yemlerin etrafında onlarca hatta yüzlerce balık olurdu. Artık o balıklardan eser kalmamıştı. Bundan dolayı balık ölümlerinin azalması beni ziyadesiyle mutlu etmişti.
Beni başka mutlu eden bir konuda Balıklıgöl’ün hemen yanında yer alan yem satan yerlerin kapalı olmasıydı. Bilimsel açıklaması var mı bilmiyorum ama bana göre balık ölümlerinde satılan kalitesiz ve aşırı tüketilen balık yemlerinin bu balık ölümlerinde etkisi vardır. Bu durum bana göre. Balık ölümlerinin yaşanmasının ardında yem satışının durması ve akabinde balık ölümlerini azalması benim bu iddiamı kuvvetlendiriyor. Açıklamayı yapan kent konseyinin son cümlesi de bana göre çok değerli.
Kent konseyi, “En yakın zamanda Balıklıgöl'deki alan yönetiminin kurulması için hassasiyet göstermelerini cân-ü gönülden dileriz” temenninde bulunmuştu. Daha kötü durumların yaşanmaması için gerekli bir ihtiyaç gibi görünüyor.
Uzun yıllardır yaşanan bu sıkıntılar son dönemlerde yaşanan balık ölümlerinin ardından iyice ayyuka çıktı. Ortada bir sıkıntı var. Ama dışarıya anlatılanlarda sanki hiç balık ölümü yaşanmamış gibi lanse edilerek algı oluşturulmaya çalışıyor. Başka bir sıkıntı ise Balıklıgöl’de yaşanan çökmeyle ilgili. Çalışma yaklaşık olarak 3 veya 4 aydır devam ediyor.
Turistin en fazla olduğu dönemde Balıklıgöl’de çalışma var. Erken bitirilemezmiydi. Başka bir ilde olsaydı turistin bu kadar akın akın geldiği Balıklıgöl, şimdi çalışma çoktan bitmişti. Her zaman ki gibi kaybeden yine Şanlıurfa oluyor.
Benzer bir durum, Çevik kuvvet kavşağıyla Karakoyun köprülü kavşağında yaşanmıştı. 1 yılda bitirilecek projeler yıllar sürmüştü. Şimdi yine bir proje bu kez adres Abide. Allah’tan bu kez sayaç koymuşlar, bitecek günü belirtmişler. Bakalım bu kez verilen sözler tutulacak mı?
Her yazımda başucu kitaplarından bahsediyorum. Bu hafta herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitaptan bahsetmek gerekiyor. Bilal Karabulut’ın yayınlamış olduğu Algı Yönetimi kitabı, Türkiye'de Algı Yönetimi üzerine yazılmış ilk kitap olarak lanse ediliyor.
Kitapta: Siyasi mühendislik, toplum mühendisliği, subliminal mesajlar, zihin kontrolü, psikolojik savaş, sosyal medya ve bilgi savaşları, kamu diplomasisi, propaganda, algı ve imaj yönetimi, markalaşma stratejileri, algı yönetimi ve iletişim stratejileri, güvenliğin algı boyutu, dış politikanın algı boyutu, siyasi parti ve liderler için algı yönetimi stratejileri gibi birbirinden önemli konular, alanında uzman akademisyenler tarafından, çok kapsamlı bir şekilde ve derinlemesine analiz edilmiştir.
Görünenle, görünmek istenenin anlatıldığı bu tarz kitapların daha çok okunması dileğiyle