Evet, sevgili okurlar bugün tekrardan sizlere çiçeklerden, zamlardan, kadın haklarından bahsedemeyeceğim çünkü bugün insanlık tarihinin can çekiştiği, evlatların enkaz altında haykırdığı ve gözü yaşlı ailelerin umutlu bekleyişlerini aktaracağım.
Kahramanmaraş merkezli 10 ilimizi saran şiddetli deprem ne yazık ki hepimiz üzerinde şiddetli enkazlar bıraktı. Onlar enkazı üzerlerine düşen betonla yaşadı bizler ise yüreğimize düşen enkaz ile yaşadık…
Enkazın altında sadece bedenler değil; Umutlar, hayatlar, hayaller ve daha nicesi o enkazın altına sıkışıp kaldı.
Saatler 4:17’yi gösterdiğinde sadece bu 10 ilde değil, tüm insanlar depremi yüreklerinde hissetti.
Enkaz altındaki bağırışlar, vücudum üşüyor diyen yaralılar, cebindeki bisküviyi çocuklarıma saklıyorum diyenleri nasıl unutulup hayatımıza kaldığımız yerden devam edebiliriz ki…
Enkaz altında kızını kaybeden babanın o güzel elleri bir an bile bırakmadığı fotoğrafa bakarken umutlu bekleyişi, Ayaklarımız üşüyor, çorap gönderin diyenleri, Bizlere kefen gönderin diyen sesleri nasıl kulağımızdan silip atacağız.
Öte yandan sosyal medya üzerinden insanların acılarıyla dalga geçen, insanların acıları üzerinden siyaset yapan insanları gördükçe Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim”
İnsanlar canının derdindeyken yağmacıların mal derdinde olması insanlık utancı değil midir sizce de?
Bazı kesimler canla başla mücadele ederken bazı kesimlerin insan acısı üzerinden siyaset yapması ne kadar etik olabilir ki?
İnanın ki yazamıyorum…
İnsanların feryadını mı, çaresizliğini mi, sokakta kalışını mı, insanlığın neyini anlatacağım ki!