Din perdesi altında dini tahrip etmeye çalışan maskeli dindarların dinsizleri, münafıkları ve mukallitleri Kur'an yüksek bir sada ile uyarıyor: Ey iman eden, etiğini söyleyenler iman ediniz!
"يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ
قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً ﴿١٣٦﴾
"Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr eden kimse iyice sapıtmıştır." Nisa;136
“Ey iman edenler!... iman edin” cümlesi her halükarda, ilk bakışta anlaşılan bir manası iman edenleri yeniden iman etmeye çağırmaktadır.
Burada Kur'anın diğer ayetleriyle de bir çelişki bulunmadığını göstermek için tefsirciler tarafından “Maksat dışa karşı inanmış gibi görünen münafıklardır”, manasının anlaşıldığı anlatılmaktadır.
“İkinci iman çağrısı, imana devam çağrısıdır”, “İnananları taklitten tahkike çıkarma yolunda yeniden iman ederek, kâmil mânada imana çağırılmaktadır” gibi çeşitli açıklamalar yapılmıştır.
Biz bu âyeti kerimeyi şöyle anlıyoruz: Hak ve Bâtıl olan bütün dinlerde bir diğerine benzeyen ve bazen tamamen zıt bir tarzda farklılaşan ilkeleriyle bir inanç şekli ve konusu vardır. Yeterince düşünüldüğü zaman dinsizlik ve tanrıtanımazlık da kendine münhasıran bir çeşit inanma
inancıdır.
Herhangi bir İnancın şeklini ve konusunu doğru olarak belirleyebilmek için istisnalar hariç, genel itibarıyla akli ve nakli delillere dayandırılmaya çalışılmaktadır. Bilhassa hak dinin ilkeleri açısından –akla aykırı– olmamakla beraber, aklı aşan Rabbani bir bilgi kaynağına ihtiyaç bulunduğu da apaçık ortadadır. Bu İlahi bilgi kaynağı (Allah’tan gelen vahiy) muteber bir imanın taklitten tahkike yücelmesini, nitelik ve niceliğini açıklamakta; bütün insanlara aynı mesafede durarak inanmak isteyen, imana yönelen, kendisine ait bilgilenme ve bir nihai noktada ilmi bir kanaate ulaşma kapasitesini kullandıktan sonra iman etmeye karar veren ve bu mânada iman eden kimselerin nelere, niçin ve nasıl inanılması gerektiğini açıklıkla bilgilendirerek bildirmektedir. İşte ayet bu anlamda iman ttiğini söyleyenlere hitaben bir daha “iman edin” demektedir.
Âyet-i Kerimeye göre Kur’ân-ı Kerîm nazil olduktan sonra bütün insanlık açısından yeryüzünde yaşayan ve iman etmek isteyen kimselerin sırasıyla; Allah’a, meleklere, Kur’ân-ı Kerîm’e ve ondan önce gönderilen kitaplara (halen geldikleri gibi korunmamış olsalar bile daha önce de kitapların indirilmiş bulunduğuna), son peygamber Hz. Muhammed'(sav)e ve ondan önce gönderilen tüm peygamberlere ve âhiret gününe iman etmek durumundadırlar.
Açıkça anlaşılıyor ki, bunlardan herhangi birine bile inanmayan kimselerin imanı muteber değildir, bunlardan birini bile inkâr eden kimseler “doğru olan, hak olduğunu her halıyla doğrulayan, kıyamete kadar geçerli ve beşeriyetin her alanında kurtarıcı olan bir dini inanış ve imana kavuşamamış, hak dinden sapmış sayılırlar.
Rabbim(cc) nefsimizi ve neslimizi, tüm insanlığı ve bilhassa acilen Ümmet-i Muhammeddi tahkiki imana ve salih amele kavuştursun.