Bir kısım düşünür, mütefekkir, âlim, edebiyatçı ve hatip ifade erbabı: “Dünyada değişmeyen tek gerçek değişimin kendisi/değişmezliğidir” derler. Ben şahsen bunu abartılı olarak görüyorum. Çünkü değişmeyen: Zatı Vacibül vücut olan Allah(cc) ve onun isim ve sıfatlarının varlığı, gönderdiği vahyi olan kelamı, peygamberimizin son peygamber olması, Ka’benin, Ezan’ın, Kur’an ayetlerinin mucize olarak değişmezliği, gezegenlerin ve galaksilerin yörüngeleri, suyun oluşumu, med-cezir olayı, yerçekim kuvveti, suyun kaldırma göcü, yüz dört elementin varlığı,… her bedende kurulu düzenin sistem içerisindeki değişmeyen dizaynı ve dinamizmi… görüldüğü gibi bir anlamda birçok alanlarda birçok değişmeyen var.
Amma hakikatte Allah'(cc)ın isim ve sıfatlarının tecellisi, Kur'an hükümlerinin şartlara uygun uygulanması dahi bir başka yönüyle değişimin gerçek ana dinamizmini oluşturur. Çünkü değişim ve dönüşüm Rabbimizin sanatı, yaratma ve donatma fiillerinin adeta şaheseridir.
Yani “Hayatta değişmeyen gerçeklerden biride değişimin kendisidir" diyebiliriz.
Şimdi kelimelerin ıstılah ve lügat anlamıyla olan manalarını izaha çalışalım. Sözlükte "değişim" ne demek?
“ Herhangi bir süreç içindeki değişikliklerin tamamı; herhangi bir niceliğin bir diğerinden yani birbirinden ayrı değerler alması ya da böyle herhangi iki değer arasındaki ayrım durumuna veya yeni hücrelerin, tohumların, molekül, embriyo ve döllerin biyolojik atalarına aynen benzememesini sağlayan özelliklerin tümü, varyasyon; rüzgârın yön değiştirmesi. Yâda üretilen ürünlein başka ürünler ya da bir başka değer, altın, gümüş, para… karşılığı mübadele edilmesi.” gibi durumlara değişim denir.
Felsefe açısından “değişim”in ıstılah anlamı nedir?
Filolojik ıstılah veya sosyolojik boyutuyla değişim: Hareket’ in en genel anlamda, geniş bir biçimde tanımını veren kavram. Maddeye tatbik edildiğinde, uygulamanın sonucu: «hareket değişmenin ta kendisidir» şeklinde özetlenebilir. Ve Engels. Değişme kavramını en evrensel ve en soyut bir şekilde, hakikatte “…var olan nesnel gerçekteki tüm fenomenlerin ve nesnelerin sürekli bir başkalaşma içinde…” olduğunu dile getirir.
Felsefi bir bakış açısıyla “Değişim” ve “Dönüşüm”, her noktada ve sürekli olarak, nitelik bakımından olabileceği gibi, nicelik bakımından da olabilir. Bu iki tür değişme, nicelik değişmelerinin genelde nitelik değişmelerine dönüşmesi biçimindeki (güya) “diyalektik yasa” tarafından belirlenen bir ilişki içindedir.
Değişmenin bir başka boyutu veya daha dar manada özel bir biçimi de “gelişme’dir. Her ne şekilde olursa olsun herhangi bir değişme veya herhangi bir gelişme sürecinin bir uğrağı şeklinde olursa, neticede nicelik değişmelerinin sonunda yeni nitelikler ortaya çıkar. Bu manada, hemen her gelişme aynı zamanda önemli bir değişmedir ve her değişme, tarih olabilecek kadar uzun ya da an, dem, dönem… denebilecek kadar kısa bir zaman aralığından sonra bir değişme/gelişme sürecinin harmanına dönüşebilir.
Bütün bu veya buna benzer nesnelerde ve fenomenlerde var olan ilahi, fıtri-doğal ve dengeli, sürekli değişme, bilhassa insanın çok daha gerçekçi ve geniş alanlarda ilim, irfan, bilgi ve tecrübe edinme sürecinin derinlemesine temel teşkil eden önkoşullarından biridir. İlim, bilgi ve tecrübe kazanma faaliyetleri esnasında insanın sinir sistemlerindeki biyolojik-fizyolojik değişmelere bağlı olarak elde edilen insan bilgisi, doğrusu gerçekte değişimin, gelişimin, dönüşümle elde edilen değişmelerin öğrenilmesinden farklı, apayrı bir şey değildir.
Değişim ve dönüşüm hayatın temel gerçeği ve değişmeyen en rasyonel rehabiliteli realitesidir.