Yaratılmışların en faziletlisi hiç şüphesiz ümmeti olmakla övünç duyduğumuz Hz. Muhammed Mustafa (sav)'dır. Rabbimiz kâinatı onun hatırına yaratmış ve ona kıyamette umumi şefaat etme yetkisi vermiştir. Bu şefaat sadece O'na inananlara değil bütün insanlığa fayda verecektir.
Hususen ümmeti olarak bize ikramı ve şefaati daha geniş tezahür edecektir. Bizler ise onu anarak muhabbetini arttırabiliriz. Efendinizin (sav) rahmet olma hususu ona yapacağımız salat ve selamlarda da kendisini göstermektedir. Bu hususta şöyle buyrulmuştur: "Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavat okuyandır." Bu yakınlık hiç şüphesiz bizlere menfaat temin edecektir. Salavata devam eden mümin bunun vesilesiyle Allah'ın rahmetine ve cennete yaklaşacaktır. Peki terk eden kimsenin durumu ne olur? Onu da yine Efendimizi (sav) dilinden nakledelim: "Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde bana salavat okumayandır."
Cömert olan Allaha cömertlikle yaklaşabiliriz.
Peygamberin görevinin sadece tebliğ olduğunu iddia eden insanların yaşadığı asrımızda salat ve selam getirmeyi ibadet olarak kabul etmeyen insanları anlamakta zorluk çekiyoruz. Halbuki kutsal kitabımız bizlere Allaha itaati emrederken Peygambere itaati de hemen peş peşe zikretmektedir. Bu işaret dahi tek başına Hz. Peygamberin (sav) kıymetini bildirmeye yeter de artar bile.
Rabbimin Tevfik ve inayetiyle.