Her insanın hayatına yön veren bir değerler bütünü vardır. Kimisi şahsi menfaatini merkeze alarak ömrünün sonuna kadar egoist bir yaşam sürer. Kimisi mal biriktirme hırsıyla ömrünü dünyalık kazanmak için heba eder. Allah'a iman hususunu tam idrak eden Müslüman ise O'nun rızasını kazanmayı amaç edinerek yaşar. Bu amaç Müslüman'ın tek gayesi haline gelir. Bu uğurda her türlü fedakârlığı yapar ve yapmalıdır.
Bizler acaba hayatımızın merkezine neyi alarak yaşıyoruz ? Sahip olduğumuz en değerli sermayemiz olan zamanımızı hangi uğurda feda ediyoruz ?
Toplum ve fert bazında nefis muhasebesini terk edeli çok oldu. İki günlük dünya için inceden inceye hesap yapan bizler, nihayeti olmayan âhireti unutarak yaşamaya alıştık. Hayat pahalılığından şikayet ettiğimiz kadar ahlakın yozlaşmasından şikayet etmiyoruz. Doların yükselmesi İslam toplumu olan toplumumuzun namazından orucundan velhasıl ibadetinden daha önemli bir hale gelmiş durumda. İki kuruşluk maaş için yeri geldiğinde güneş doğmadan yola düşenler sabah namazı için aynı gayreti sarf etmiyor.
Ne acı değil mi? Öleceğimizi biliyoruz ama hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz. Hesaba çekileceğimizden şüphemiz yok fakat hesabını asla veremeyeceğimiz bir hayatın kirli ve günahkar sayfalarını doldurmakla meşgulüz. Bu hakikat bize hayatımızın merkezinde Allahın rızası değil de geçici dünya ve onun aşağılık lezzetlerinin olduğunu en acı bir şekilde göstermektedir.
"Ne zaman adam oluruz?" sorusunun cevabı da aslında tam olarak burada saklı. Ne zaman adam oluruz biliyor musunuz? Dünya ve içindekilerin Allah ve rızasına değişilmediği zaman. Ahiret için gayretimizin dünya için harcadığımızdan daha fazla olduğu zaman. Belki o zaman Müslüman olmanın izzetini Allah bize yeniden lütfeder de ayağa kalkar ve içine düştüğümüz bu zillet halinden kurtuluruz.
Kurtuluş İslam'ın bu ihya edici sesine kulak vermekten geçmektedir. İnsanlık ne zaman bu sesi işitip hayatını ona göre yeniden düzenlerse sıkıntılarından kurtulacak ve dünya ve ahiret saadetine uzanacaktır. Tarihte defalarca tekrar ede geldiği gibi. Satırlarımı bu ahvali en iyi tasvir edenlerden birisi olan Necip Fazıl'ın mısralarıyla bitirmek istiyorum;
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden.