Âlemlere rahmet sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) ümmetini birçok hususta dikkatli olmaya çağırmış ve bu konuda kılavuz olarak kabul etmemiz gereken birçok sözüyle bizleri aydınlatmıştır. O’nun (s.a.s.) ümmeti olan bizlere olan düşkünlüğünü Rabbimiz kelamında şöyle dile getirmektedir; “İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin!” (Şuarâ 23/3) Yapmamız gereken yegâne iş bizleri bu kadar seven, hidayet bulmamız için bu kadar üzülen ve kıyamet gününde cennete ulaşabilmemiz için Rabbimize yalvaracak olan bu kutlu Nebi’nin (s.a.s.) nasihatlerini can kulağıyla dinlemektir.
Geliniz bu mukaddes nasihatlerden birisinin üzerinde tefekkür ederek ibret almaya çalışalım. İbn Abbâs’ın (r.a.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: “Sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk, 1)
İnsan yaratılışı gereği unutkan bir yapıya sahiptir. Bazen elinde ki nimetleri, bazen de tatmış olduğu acıları çarçabuk unutur. Bizlere Rabbimizin vermiş olduğu iki büyük nimetten bahseden hadiste Efendimiz (s.a.s.) biraz da bu hususa binaen bizlere bir hatırlatmada bulunuyor. İnsan sıhhati yerinde olunca hiç hastalanmayacakmış gibi yaşıyor. Taşıdığı bedeninin hakkını gözetmeden oradan oraya koşturup hastalığı aklına bile getirmiyor. Hâlbuki aynı insan hastalandığı zaman sıhhatin ne kadar önemli olduğunun farkına varıyor. Elde etmek için sıhhatini feda ettiği şeylerin aslında sıhhatinden çok daha kıymetsiz olduğunun farkına varıyor. Bu hususta aklı başında olan herkesin dikkat etmesi gereken, hastalanmadan önce sıhhatin kıymetinin bilinmesidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) bir başka hadislerinde de “… Hastalıktan önce sıhhatin kıymetini biliniz!” (Hâkim, Müstedrek, IV, 341; Buhârî, Rikak, 3; Tirmizî, Zühd, 25) diyerek bu noktaya dikkatlerimizi çekmiştir.
Aslında en büyük kaybımız zamanın boşuna geçirilmesidir. İnsan kaybettiği hemen hemen bütün nimetlere bir şekilde kavuşabilme imkânına sahip olsa da bu durum zaman için söz konusu bile değildir. Bu kadar büyük bir öneme sahip olan zamanı heba etmek herhâlde aklı başında olan insanın en büyük yanlışı olacaktır. Geçmişe dönüp baktığımızda önemli eserler ve hizmetlerde bulunan insanların zamanı değerlendirme konusunda ne kadar hassas ve verimli davrandıklarını görüyoruz. Büyük eserler veren âlimlerimizin bir kısmının henüz hayatının baharında vefat ettiğini öğrenince insan haliyle şaşırıp kalıyor. Kısacık ömürde bu kadar büyük eserler verebilmenin tek şartı zamanı en iyi şekilde kullanabilmeleridir.
Günümüze bakacak olursak bizlerin zaman konusunda ne kadar müsrif olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Dilimize pelesenk olan bir deyim var ki; tam bir facia. “Zaman öldürmek.” Hiçbir amaca hizmet etmeden öylesine zamanı katleden insanların dilinde sıkça karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kullandığımız (aslında o bizi kullanıyor) sosyal medya tam bir zaman katili. Saatlerce amaçsız ve tepkisiz izlediğimiz ekran aslında bizim zamanımızı, ahlakımızı ve hatta imanımızı alarak bize en büyük kötülüğü yapmaktadır. Bir an önce kendimize gelerek zamanı kaliteli kullanabilmek için program yapmalı ve bu programa harfiyyen uymalıyız. Ancak bu şekilde zamanın kıymeti bilinmiş ve hakkı teslim edilmiş olur.
Yeniden zamanın şuuruna vararak Güzel eserler verebilmek dileğiyle. Allaha emanet olunuz.
Rabbimizin tevfik ve inayetiyle.